M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Bunlar M. Kemal’i de Geçtiler!

Bunlar M. Kemal’i de Geçtiler!

622 senelik Osmanlı devleti zamanında İslam kadınları camilerde kafes ve perde ardında rahatça kem gözlerden uzak huzur içinde ibadet ettiler.

Hiçbir şevketli padişah bu kafesleri ve perdeleri kaldırın demedi.

Aksine bütün Hulefa ve Selatin hicabı, iffeti emr etti.

Saltanat-ı seniyye yıkıldı, M. Kemal zamanında hayli aykırı iş edildi ama camilerdeki kafes ve perdelere dokunulmadı.

M. Kemal’dan sonra İsmet Paşa Millî Şef sıfatıyla rejimin tahtına çıktı. Onun zamanında da camilerdeki kafeslere perdelere ilişilmedi.

İktidara Kemalist Celal Bayar ile Adnan Menderes geldi. Onlar da cami kafeslerine ve perdelerine ilişmedi.

Ardından o menhus ve meş’um 27 Mayıs darbesi yapıldı. Darbeciler cami kafes ve perdelerine dokunmadı.

Onu müteakip 12 Mart darbesi oldu. Kemalist generaller ve uşakları cami kafes ve perdelerine dokunmadılar.

Onu takiben 12 Eylül 1980 darbesi oldu. Astılar, kestiler, estiler ama cami kafes ve perdelerine dokunmadılar.

Daha sonra o uğursuz, o meymenetsiz 28 Şubat geldi. O zaman da kafeslere ve perdelere ilişmediler

Nihayet bugünkü devr-i dilaraya geldik.

Memlekete biraz din, inanç ve inandığı gibi yaşamak hürriyeti geldi

Eyvah eyvah eyvah!.. Bir kadın müftü yardımcısı, bir Diyanet mensubu imam ve müezzinleri topladı ve camilerdeki kafes ve perdeleri kaldırmazsanız sizin canınızı yakarım diye onları tehdit etti.

Eyvah ki eyvah!

O vilayetteki camilerin bütün kafesleri ve perdeleri kaldırıldı.

İsmet ve iffet perdeleri…

Binlerce din görevlisi tehditlerden korktular.

Allah Allah bu ne iştir!

M. Kemalin, İsmet’in, darbeci generallerin cesaret edip de yapmadığını feminist bir kadın müftü yardımcısı yaptı.

Vah vah!... Eyvah!.. Yazıklar olsun!..

Kemalden daha Kemalist…

Zalimler ve zulme ses çıkartmayanlar!.. Hicab, iffet ve ismet perdelerinin parçalanmasını yasal sınırlar içinde protesto etmeyenler!..

Sillelere, darbelere, azaba, tokatlara hazır olunuz.

Ya Rabbi! Ne günlere kaldık!

 

(İkinci yazı)

Geminin Dibini Delip Batırmak İsteyenler

SAHİH-İ Buharî’de geçen bir hadîste Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) bir gemiden bahs ediyor. Bu gemiye binenler, hepsi birden güverteye sığmayacakları için aralarında kur’a çekmişler, bir kısmı ambara yerleşmiş. Ambardakiler denizden su alabilmek için arada bir yukarıya çıkıyorlar ve güvertedekileri rahatsız ediyorlarmış. Bunlar, suyu daha kolay almak için geminin dibinde bir delik açsak derlerse, hepsi birden batar. Gemideki herkesin buna mani olması gerekir buyruluyor.

Türkiye bir gemidir, alt kattakiler dibini delerse hepimiz batar ve helak oluruz.

Bu alt kattakiler kimlerdir?

Bendeniz hadîs şârihi değilim, binaenaleyh kendi şahsî fikir ve görüşlerimi yazacağım.

Gemiyi delmek isteyenler:

1. Her tür darbeciler.

2. Seçimle gelen iktidarın seçimsiz gitmesini isteyenler.

3. Türkiye’nin parçalanmasını ve Anadolu’nun doğusunda “Batı Ermenistan” kurulmasını isteyen Kriptolar.

4. Türkiye’de bir ara eskiden olduğu bir Yahudi devleti bulunmasını isteyen Kriptolar.

5. Türkiyenin yeniden bir Hıristiyan ülke ve devlet olmasını isteyen Haçlılar ve Evangelistler.

6. Her ne bahasına olursa olsun vesayet rejimini geri getirmek isteyenler.

Peki denizden zahmetsizce su çekmek için geminin dibini delmek isteyenlerin içinde bazı İslamcılar ve Müslümanlar da var mıdır?

Maalesef vardır. Onları da aklımın erdiği kadar sayayım:

(1) Türkiye’nin gayr-i İslamî düzeninin, İslam’a göre bozuk olduğunu kabul etmeyen ve her yeri güllük gülistanlık sanan gafiller.

(2) Bozuk düzenini haram, kirli, kara, necis avanta ve rantlarıyla şişenler.

(3) Bugünkü zenginliğin, maddî terakkinin, lüksün, konforun, çılgınlıkların, beyinsizliklerin istidrac olduğunu anlamayıp, bunları keramet sanan beyinsizler.

(4) Kur’an ve Sünnet, birleşip tek bir Ümmet olmayı emr ve tavsiye ettiği halde birleşmeyen, birbirinden kopuk bir parçaya ayrılmış olarak keyf ve zevk içinde yaşayan gafiller.

(5) Başlarına ehliyetli ve liyakatli bir İmam-ı Kebir seçip ona biat ve itaat etmeyenler.

(6) Birbirlerini sevmeyen mü’minler.

(7) Emr-i mâruf yapmayanlar.

(8) Nehy-i münker yapmayanlar.

(9) Bilcümle reformcular, dinde yenilik ve değişim isteyenler, mezhep ve fıkıh düşmanları, Fazlurrahmancılar, bid’atçiler.

(10) İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, ahlaka aykırı işleri alenen yapan fasıklar, facirler, isyankarlar, günahkarlar.

İşte bu işlerin yapıldığı bir gemide yaşayan Sünnî ve sâlih Müslümanlar, kötülerin ve beyinsizlerin gemiyi delme çılgınlıklarını önlemezlerse gemi batacak ve hepsi sulara gömülüp helak olacaktır.

Gemi bir bütündür, batarsa içindeki kötüler ve iyiler birlikte boğulur.

Geminin dibinin delinmesini önlemek fiilen, lisanen ve kalben nehy-i münker yapmakla olur.

Bu nehy-i münker hizmetinin etkili ve güçlü şekilde yapılması gerekir.

Bir köşeye oturup kısık sesle mızmız bir üslupla yahu etmeyin be demekle olmaz.

Tarih helak olmuş Müslüman toplumları anlatır.

O koskoca Endülüs parçalanmış ve batmıştır.

Hani Moskova civarına kadar akınlar yapan Kırım Hanlığı?

Osmanlı devletine ne oldu?

Abbasî Hilafetinin yerinde yeller esiyor.

Hindistan’daki o haşmetli Bâburî İslam devleti nerede?

Türkiyenin Sünnî Müslümanları akıllarını başlarına toplamazlarsa, birleşmezlerse, başlarına bir İmam-ı Kebir seçmezlerse, Şer’-i şerife ve Sünnete sarılmazlarsa, âmirine bi’l-mâruf ve nâhine `ani’l-münker olmazlarsa derin sulara gömülürler.

Camilerde kadınlara ait kısımların kafes ve perdelerinin parçalandığı… Zina ve ribanın serbest olduğu… Halkın yüzde doksanının beş vakit namazı yitirdiği… İzmir’de, Müslümanların ancak yüzde yirmisinin oruç tuttuğu… Zekatın doğru dürüst verilmediği… Müslüman çocukların tâğutî okullarda okutulduğu… Bir kısım zaruriyat-ı diniyenin tahkir ve tahfif edildiği bir ülke gemisinin dibi delindiğinden kimsenin en ufak bir şüphesi bile olmamalıdır.

Bugünkü fitneler fesatlar, tefrikalar, parçalanmışlık, nifak ve şikak, isyan ve tuğyan, gaflet, dalalet içinde başka bir ülkeye hicreti düşünüyorum.

Yaşlandım, maddî imkanlarım kısıtlı, gidecek yer de yok gibi…

Şimdilik bu yazıları kaleme almaktan başka bir şey yapamıyorum.

(Hacı Latilokum Rahat beye: Hacım nasılsınız?.. Cami derneğinin şadırvan işleri nasıl gidiyor? 150 desibellik bağırtlak hoparlörler Japonyadan geldi mi? Mükellef iftarlarda neler yiyorsunuz?.. Son ihtişamlı turistik umrede hangi Tower’in hangi katındaki süitte kaldınız?..

Baronunuz Hazretü’l-Hazerat mine’l-erbab efendi nasıllar? Sultanî Porsche arabanızın parçası gelip takıldı mı? Bayramdan sonra o şahane yazlığınızın cihannümasında artık yine nefis ikindi çayları içer, keyfinize keyif katarsınız… Rantlan mantlar nasıl gidiyor?..)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi