M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ordu da Tenkit Edilebilir

Ordu da Tenkit Edilebilir

öncelikle orduya, sonra devlete, millete, halka; tek kelime ile Türkiye’ye zarar veren birtakım emekli generalleri tenkit etmek, elde güçlü karineler ve deliller varsa onları suçlamak kesinlikle orduyu yıpratmak mânâsına alınamaz.

Demokratik bir rejimde tenkit hürriyeti vardır. Ordu da buna dahildir.

Bir kurum içinde biri suç işlerse o suç elbette bütün kuruma mal edilemez. Kurum yıpranacak diye de suçu işleyenin tenkit edilmesi engellenemez.

Birtakım ordu mensuplarına delili, dayanağı olan birtakım tenkitler ve suçlamalar yapılacaksa, bunların çok dikkatle, hassasiyetle, insafla gayet ciddî ve âdil bir şekilde yapılması gerekir.

Bazı emekli ordu mensuplarına yöneltilen bir takım tenkitler ve suçlamalar nelerdir?

1. Türkiye’de gerçek ve tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti yoktur. Birileri bu kısıtlı hürriyeti, ordu bünyesinde daha da kısıtlamışlardır.

2. Hasta veya yaralı çocuğunu ziyaret için askerî hastahaneye gelen gözü yaşlı anne, başı örtülü olduğu için içeri alınmamıştır.

3. ülkenin başbakanı bile, zevcesinin başı örtülü olduğu için bir orduevine gidip yemek yiyememektedir.

4. Bırakın Başbakanı, Cumhurbaşkanımız bile hanımını çocuğunu alıp da orduevine gidememektedir, girememektedir.

5. İrtica ile ilgisi olduğu için YAŞ kararı ile orduyla ilişkileri (bütün haklarını) kaybederek kesilen subay ve assubayların yargı önünde haklarını aramalarına imkân tanınmamaktadır.

Yukarıda beş örnek verdim, bunları tenkit etmek niçin ordunun yıpratılması mânâsına gelsin?

Türkiye halkı, birtakım züppeler dışında ordusunu candan sever. çocuklarını neş’e ve sevinç içinde düğün yapar gibi orduya gönderir.

Halkın istediği, ordunun iç siyasete ve dine karışmamasıdır.

Saygısızlık etmemek, hakaret etmemek şartıyla ordu pekala tenkit edilebilir. Bütün demokrat ülkelerde böyle değil midir?

Devletimizi, ülkemizi, halkımızı dış düşmanlara ve içteki teröristlere karşı koruyan ordumuzun tüzel kişiliğini saygı ile selâmlıyorum.

Müslümanlara Ait Mallar ve Paralar Ganimet Olamaz!..

MUHTEREM bir okuyucum, İmamı Şafiî hazretlerinin “Bir kere dar-ı İslâm olan bir ülke, bundan sonra hükmen hep dar-ı İslâm kalır” meâlindeki içtihadını yazmama itiraz ediyor, telfik-i mezahib yaptığımı ima ediyor.

Telfik-i mezahibe son derece karşıyım. Sultan Abdülhamid devri ulemâsından Seydişehirli Mahmud Esad Efendi, Tarih-i İlm-i Hukuk adlı kitabının İslâm Şeriatı bölümünde telfik-i mezahibi, fıkhı oyuncak haline getirmek olarak vasıflandırıyor. Böyle bir şeyden Allah’a sığınırım.

ülkemiz Müslümanlarının çoğunluğu Hanefî mezhebine bağlıdır. Doğuda ve Güneydoğuda önemli miktarda Şafiî bulunmaktadır.

Şafiî hazretlerinin ictihadında bizim için çok hikmetler vardır. Bunları sâkin kafa ile düşünmek gerek.

Hangi fıkhı (bütün olarak) kabul edersek edelim, sevgili Türkiyemizde ganimet perdesi altında hırsızlık, talan, soygun, devlet ve belediye bütçelerini hortumlama, kara ve haram servet edinme, rüşvet alıp verme, saçı bitmedik yetimlerin haklarını yeme, fakir halkın nafakasını zimmetine geçirme, ihalelere fesat karıştırma, “işlerden” komisyon alma, işleri ehliyetsizlere verme, nepotizm yapma ve bunlara benzer suçları, günahları, ahlâksızlıkları irtikab etmek (yapmak) caiz değildir.

Yüce İslâm Şeriatının haram dediği, kötü dediği münker bir şeye helâl demek kişiyi küfre götürür.

Şerî ve fıkhî usulüne ve kaidesine göre küffarla yapılan bir cihad dışında Müslüman ganimet toplayamaz.

Türkiye bizim vatanımızdır. Onu soyamayız.

Türkiye halkı bizim halkımızdır. Onu soyamayız.

Bu devlet bizim devletimizdir. Onu soyamayız. (Devlet ile sistemi ve bozuk düzeni birbirine karıştırmayalım.)

Belediyeler bizim belediyelerimizdir. Onları soyamayız.

Vaktiyle Arabistan’da bozuk bir mezhebe bağlanan birtakım çapulcu bedeviler Sünnî Müslümanları soymuşlar, kanlarını dökmüşler, mallarını ganimet olarak almışlardı. Kur’ân’a, Sünnete, icma-i ümmete dayalı Ehl-i Sünnet Müslümanlığı böyle cinayetlere, böyle soygunlara, böyle eşkıyalığa asla izin ve cevaz vermez.

“Biz soygun yapmıyoruz. Elde ettiğimiz haram paralarla dinimize hizmet ediyoruz...” diyen yalancılar çıkacaktır. Gerekçeleri ne kadar gülünçtür. Biz onların çok kısa zamanda çok ama çok zenginleştiklerini, kimisinin doların milyarlarına sahip olduğunu duyuyoruz. Bunların hırsızlığı tevatür derecesine varan rivayetlerle topluma ulaşmaktadır.

ülkeyi, halkı, devleti, Müslümanları soyup soğana çevirmeden; namusuyla, şerefiyle haysiyetli ve faziletli bir şekilde hizmet edenlerin ellerini öperiz, kendilerine hürmet eder, haklarında hayır dualar ederiz.

İslâm’a hizmet edilecekse, Müslümanlara hizmet edilecekse, ülkeye hizmet edilecekse bu hizmet mutlaka ve mutlaka meşru ve helâl yollardan ilerleyerek temiz ve şeffaf bir şekilde yapılacaktır...

Hırsızlıkla, soygun ile sözde ganimet toplamakla hizmet olmaz. Bunlar hizmet değil, eşkıyalıktır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi