M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye Müslümanları Bugünkü Halleriyle Kurtulabilir mi?

Türkiye Müslümanları Bugünkü Halleriyle Kurtulabilir mi?

Yazmıştım, sonbaharda Gezi tragedyasının ikinci perdesi sahneye konulacak, büyük kargaşa ve fitne olacak diye… Liseler açıldı, ardından üniversiteler açılacak ve isyanlar başlayacak. Zaten başladı bile…

Gezinin ilk perdesi nerede hazırlanmıştı? İsim vermeyeceğim, büyük bir lisede hazırlanmıştır.

Gezi kalkışmasının ardında kimler, hangi güçler var?

Hahambaşı Haim Naum’un ruhu var?

Lozanın gizli protokolları var.

Hattâ aşırı reformcu İslamcılar var.

Bir ayağı Yahudilikte, bir ayağı Rumlukta olan çok büyük ve güçlü dev bir holding var.

Türkiyeyi Atatürk ve İnönü devirlerine geri götürmek isteyen zihniyet var.

Peki, iktidara yakın görünen kişiler de var mı bu Gezi işinde? Taqiye ve kitman yapan birileri var.

Pakraduniler var.

Dıştan Müslüman görünen, asıl kimlikleri Yahudi olanlar var.

Eski hahambaşılardan birinin torunu, Müslümanlarla toplantı halindeyken, namaz vakti gelince, o da oradaki Müslümanlarla birlikte cemaate katılıp namaz kılıyormuş… Kimmiş bu? Söylemem. Can güvenliğim tehlikeye girer.

Fitne fesat merkezi yine Taksim mi olacak?.. Hayır, sağ gösterip sol vuracaklar.

Bu sefer bir yerde değil, çok yerde kargaşa çıkartacaklar.

Seçimle gelmiş iktidar bunlara karşı tedbir almış mıdır. Elbette almıştır. İnşaallah etkili, yeterli tedbirler almışlardır.

Bu fitne fesat, bu huzursuzluk beşerî irade ile önlenebilir mi?

Müslümanlar bugünkü dağınıklık, parçalanmışlık, gaflet içinde olmaya devam ederler ve küfrü benimseyip desteklerse gelecekleri karanlıktır.

Kurtuluşun, necatın, felahın, güvenin, izzetin birinci şartı Allahın rızasını kazanmaktır.

Allahın rızasını kazanmak için Müslüman halkın en az yüzde doksanının farz namazları cemaatle kılması gerekir.

Şu anda namaz kılma nisbeti yüzde ondur. Cemaatle kılanlar ise yüzde beş bile değildir.

Müslüman halk yeterli miktarda ilmihal bilseydi, namazsız kurtuluş olmayacağını anlardı.

Sadece namaz kılmakla da iş bitmez. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılacak… Emanetler ehline verilecek… Zekat Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak dağıtılacak… Müslümanlar tek bir Ümmet çatısı altında toplanacak ve Ümmetin başındaki İmam’a biat ve itaat edecek…

Bitmedi bitmedi… Cuma ezanı okununca dükkanlar, işyerleri kapanacak, ticaret durdurulacak ve mü’minler camilere Allahı anmaya seğirtecek…

Cami mihraplarında namaz kıldırma memurları değil; icazetli alim, fakih, mürşid gerçek imamlar bulunacak. Müslümanlar arası mahalle teşkilatı kurulacak.

İslam komünleri kurulacak, bu komünler dahilinde içki içilmeyecek, kumar oynanmayacak, fuhuş ve çıplaklığa izin verilmeyecek, herkes huzur içinde yaşayacak.

Müslümanlar zulme, fuhşiyata, rüşvete, haram kazançlara, lükse, israfa, kara ve kirli servet birikimine karşı çıkacaklar.

Müslümanlar ribaya ve faize yasal sınırlar içinde savaş ilan edecek.

Bu saydıklarımı ve saymadıklarımı yapmazlar, hayata geçirmezlerse Müslümanları çok kötü günler beklemektedir.

Eski günahlarımıza, isyanlarımıza, kötülüklerimize tevbe edip, Allaha manen yönelmemiz gerekir.

Lafla Kur’an edebiyatını bırakıp, Kur’anı hayata tatbik etmemiz bizim üzerimize vacibtir.

Kur’anın kesin emirlerini yapacağız… Kur’anın kesin yasaklarından uzak duracağız… Kur’anın öğütlerini tutacağız.

Kur’an Peygambere itaat edin, onun peşinden gidin diyor. Bu emre uyarak Sünnete sarılacağız.

Kur’anın ve Sünnetin hükümlerinin tamamına Şeriat denir. Biz Şeriata sımsıkı sarılmadıkça kurtuluş olur mu?

Türkiyenin bugünkü bozuk düzenine iyidir, eskisinden daha iyidir demekle kurtuluş olmaz. Ne olur? Murtuluş olur!

Diyanetteki Feminist hadîs ayıklayıcılarınden haberimiz var mı?

İslam dinini sulandırmak, içini boşaltmak isteyen Fazlurrahmancılardan haberimiz var mı?

Uyanmazsak, toparlanmazsak, Allaha ve Resulüne (Salat ve selam olsun ona) itaat etmezsek, namazı dosdoğru ve cemaatle kılmazsak, zekatı dosdoğru vermezsek, küfre husumet etmezsek, birleşip tek bir Ümmet olmazsak, Resulullahın gerçek halifesi ehliyetli ve muttaqi bir zata biat ve itaat etmezsek bir felakete hazır olalım.

Tarihe bakalım:

Endülüs nasıl batmıştı?... Haçlılar Kudüsü nasıl almışlardı?.. Rumeli elimizden nasıl çıkmıştı?..

Namazı yitirenler, itikadlarında vahim bozukluklar ve bid’atler olanlar, zekatı vermeyenler veya zekat eşkıyasına kaptıranlar, israf ederek şeytanını kardeşleri olanlar, Ümmetsiz ve biatsizler olanlar, küfre rıza gösterenler, ribacılık yaparak Allaha ve Resulüne savaş ilan edenler, nefs-i emmarelerine köle olanlar titreyiniz, sizi kötü günler bekliyor.

Siz uyuyorsunuz, Gezi şeytanları uyumuyor.

* (İkinci yazı)

Basiretleri Bağlanmış

Açıkta ve açıkça küstahça meydan okurcasına devamlı şekilde işlenen büyük günahlar gözleri mânen kör eder… Böyleleri bakarlar ama görmezler, kulakları vardır, işitmezler… En büyük körelme kalplerinde olur… Vicdanları nasır bağlar… Bunların zekaları şeytanlaşır…

Müslümanlar içinde bu gibi kimseler var mıdır?

Bir Müslüman düşünün, durup dinlenmeden gıybet ediyor… Kur’an gıybet etmeyi, ölü kardeşinin etini yemek gibi iğrenç bir günah olarak görüyor. Peygamber (Salat ve selam olsun ona) gıybet etmemiş, gıybeti çok kötülemiş. Müslüman geçinen biri devamlı şekilde gıybet ediyorsa ona iyi Müslüman denilebilir mi?

Adam namazını kılan bir Müslüman ama parayı taparcasına çok seviyor. Bu para, mal, dünya sevgisi onun gözlerini bağlar, kulaklarını tıkar, kalbini mühürler.

Yine namazlı abdestli bir Müslüman düşünün… Hiç ihtiyacı yok iken, 200 bin dolarlık lüks, israflı, gösterişli bir otomobil almış. Bu binit ona gurur ve kibir veriyor. Diliyle söylemiyor ama gözlerinde “Benim ihtişamlı arabam… Var mı senin böyle bir araban… Arabam da arabam…” kıvılcımları yanıp sönüyor. Bu araba sevdası onun basiretini bağlar.

Müslüman günah işlemez mi, hatâ etmez mi?.. Elbette işleyebilir, elbette edebilir ama işlediği günahlara, ettiği hatâlara üzülmesi, nefsini kınaması ve pişman olup tevbe etmesi gerekmez mi?

İslam, Kur’an, Sünnet Müslümanların tek bir Ümmet çatısı altında bir ve beraber olmalarını, ehliyetli bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmelerini emr ediyor. Devamlı işlenen büyük günahlar, nefs-i emmâre köleliği basiretleri bağlayınca milyonlarca Müslüman Ümmet nedir, İmam kimdir, bu soruları ve konuları düşünmez olur.

İstanbulu ele alalım. Nüfusu yirmi beş milyonu geçmiş olan ve çılgınca büyümeye, büyütülmeyle devam eden bu şehir bir İslam şehri midir? Siluetine baktığınız zaman ulu kubbeler, göklere yükselen minareler görürsünüz. Güneşin doğmasına bir saat kala tarihî sur içi bölgesinde yatağınızdan kalkınız, her taraftan çok yüksek ezan sesleri duyacaksınız. Sabah ezanlarında “Namaz uykudan hayırlıdır” cümlesi yer alır. Gidin camilere ve büyük gafleti görün.

Namaz uykudan hayırlıdır diyen müezzin midir?.. Hayır, bunu Resulullah okutturuyor. Ona da Allahü Teala ilham etmiş.

Peki milyonlarca Müslüman niçin seher vakitlerinde kalkıp, şer’î bir özrü olmayanlar camilere gidip cemaatle ibadet etmiyor?

Sabah namazlarında dindar liseli ve üniversiteli gençleri niçin camilerde göremiyoruz?

Bilenler bu konuda halkı ve gençliği niçin uyarmıyor, aydınlatmıyor, bilgilendirmiyor?

İslam dininde, sahih bir imandan sonra ikinci temel bir vazife olan namaz büyük ölçüde terk ve ihmal edilmiş ve halk şehvetlerine uymuş…

Namaz, bilhassa sabah namazı konusunda, bilenler niçin yurt çapında bir seferberlik başlatmıyor?

Bu konuda çok güzel hazırlanmış, çok etkili milyonlarca broşür niçin dağıtılmıyor?

Niçin yeniden Müslümanlaşma kampanyası açılmıyor?

Bin kadar irili ufaklı ve birbirinden kopuk cemaatler niçin bu ve diğer faydalı, lüzumlu, zarurî konularda işbirliği yapmıyor.

Yazık yazık yazık!.. Elimizde imkan, hürriyet, para, fırsat var ama uyurgezerlere dönmüşüz.

Kur’an-ı Kerimde “Onlar namazı yitirdiler ve şehvetlerine uydular” buyruluyor.

Bu onlar acaba kimler?.. Sabah vakitlerinde uyuyanlar olmasın?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi