M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ezanı Güzel Okumak ve Hoparlör Belâsı

Ezanı Güzel Okumak ve Hoparlör Belâsı

Madde 1. Müezzinin sesi güzel değilse, Ezan-ı Muhammedîyi okumaya ehil ve layık değilse, ezanla ilgili musikî bilgisine sahip değilse ve ille de ezan okuyacaksa; bu zatın kutsal daveti mutlaka hoparlörsüz okuması gerekir. Hoparlörle okursa, sesinin çirkinliği on misli artacak, ezana ve dinleyenlere on misli eza verecektir.

Madde 2. Sesi müsait olmayanların, okumasını bilmeyenlerin ezan okuması, onlara ezan okutulması İslâm’a ve Ümmet’e ihanettir.

Madde 3. Sesi çok güzel olan, ezanla ilgili musikî bilgisine sahip olan, tek kelime ile ezanı doğru dürüst okuyan bir kimsenin hoparlörü sonuna kadar açıp okuması, bütün güzellikleri giderir ve aslında iyi okunan ezanı berbat eder.

Madde 4. Bugünkü kullanılış şekliyle hoparlörler baş belası haline gelmiştir.

Madde 5. Bütün camilerdeki ses yükseltme sistem ve teşkilatları akustik (sesbilim) uzmanları tarafından kontrol edilmelidir. Onların ruhsat vermediği hoparlör tesisatları sökülmelidir.

Madde 6. Ezan İslâm’ın şiarıdır, bir tür sesli bayraktır. Ezan kutsaldır. Kimsenin ezanı mıncıklamaya hakkı yoktur.

Madde 7. Muhterem Diyanet İşleri Başkanlığı’nın küçük bir devletin bütçesi kadar maddî imkânı vardır. İstanbul’un şu anda 2000 camii var, bunların en az 500’ünde iyi, güzel, doğru dürüst ezan okutmak onun vazifesidir.

Madde 8. Nuruosmaniye Camii müezzinlerinden merhum Dursun efendi fevkalade güzel ve heyecanlandırıcı ezan okurdu.

Madde 9. Ezanla ilgili bilgi edinmek isteyenler merhum Ali Rıza Sağman’ın “Meşhur Hafız Sami Efendi” adlı eserini okumalıdır. (1940’lı yıllarda İstanbul’da Ahmet Sait Matbaasında basılmıştır)

Madde 10. Ezan okunurken hoparlörü sonuna kadar açmak geri zekalılıktır. Dinî hizmet ve davetler böylelerinin eline bırakılamaz.

Madde 11. Ezan okunur; ezan bağrılmaz, ezan böğürür gibi okunmaz.

Madde 12. Geçenlerde İstanbul’un önemli camilerinden birine yeni bir müezzin tayin edilecekti. Adaylar arasında imtihan yapıldı. Konservatuar mezunu bir müezzine imtihanda “Uşşak makamında bir ezan okuyun” dendi, aday efendi hicaz makamından okudu. Konservatuar mezunu böyle yaparsa ötekileri siz düşünün.

Madde 13. Bendeniz sade bir Müslüman vatandaş olarak kötü ezan okuyanları, okutanları şikayet ediyorum ve bu konudaki haklarımı onlara helal etmiyorum.

Madde 14. Kimler iyi ve güzel ezan okuyor?.. “Ben okuyorum!..” diyenlere kulak asmayın. Kuzguna yavrusu şahin görünürmüş. Beş kişilik uzman bir bilirkişi heyeti seçilir. Yemin ettirilir. Giderler, ezanları dinlerler ve not verirler. 10 üzerine en az 7 alamayanlar güzel ezan okuyor sayılmaz.

Madde 15. Ses sanatkarları gereken eğitim ve kültürü almazlar, uzun müddet çalışmazlarsa güzel ezan okuyamazlar.

Madde 16. Sabah namazını terk etmiş olan, seherlerde leş gibi uyuyan bir Müslüman toplumda fecir vakti hoparlörleri sonuna kadar açarak ve avaz avaz bağırarak ezan okumak yanlıştır. Zerre kadar vicdanı olan böyle yapmaz.

Ezan meselesi halledilemeyecek bir problem değildir. Ancak bugünkü kafa ile halledilemez.

Topraktaki/Kildeki Şifa

İNSANLIĞIN binlerce yıl boyunca kullandığı şifa kaynaklarından biri de kildir. Kil bir tür topraktır. Birçok Avrupa ülkesinde kil eczanelerde satılmaktadır.

Hatırlıyorum, çocukluğumda bazı yerlerde hamam ve kaplıcalarda sabun yerine kil kullanılırdı. Hem temizlenmek, hem de cildi sağlıklı tutmak açısından kil, sabundan kat kat kıymetli ve faydalıdır. Sabunun cilde zararı bile vardır.

Kil çok ucuza satılan bir maddedir. Eski Mısırlılar, Çinliler, Grekler, Romalılar kilin hassalarını biliyor ve onu kullanıyorlardı. Eski çağların ünlü bilginlerinden Dioscorides onun “Olağanüstü bir güce sahip olduğunu” yazar.

Yirminci asrın başlarında Alman doktor Strumpf kili Asya kolerasına karşı tesirli bir ilaç olarak kullanmıştır. Birinci dünya savaşında Rus ordusu, askerlerin dizanteriye yakalanmasını önlemek için kilden yararlanmıştır. Meşhur Mahatma Gandhi devamlı kil kullanırdı. Hasta hayvanlar hastalanınca veya yaralanınca kil çamuru yer.

Bugün dünya kili yeniden keşf ediyor.

Kil alüminyum silikat içeren bir topraktır. Magnezyum, fosfor, sodyum, potasyum, bakır, çinko, selenyum, kolabt, manganez ve diğer madenlerden birini ihtiva etmesiyle; yeşil, beyaz, kırmızı, sarı, pembe, mavi olabilir.

Kil bilhassa cilt hastalıklarında, yaraların çabuk kapanmasında kullanılır. Hem haricen, hem de dahilen ilaçtır. Vücuttaki pislikleri, toksik/zehirli maddeleri, pis kokuları izale eder, mikropları öldürür.

Vücudu zindeleştirir, hücreleri canlandırır, kullanan kişide pozitif enerji meydana getirir.

Dahilen (içerek) kil kullanmak için mutlaka bir bilene danışmak ve onun bilgisi ve nezaretiyle kullanmak gerekir.

Kil su ile karıştırma esnasında kesinlikle madeni kap ve kaşık kullanılmamalıdır.

Ciltteki yaraların tedavisi, koyu bir bulamaç haline getirilmiş kili sürüp üzerine gazlı bez kapatılarak yapılır. Başlangıçta yara biraz azar gibi görünse de bu, iyileşme olacağının göstergesidir.

Avrupa ülkelerinden getirilmiş kil tabletleri bulursanız, kutunun içindeki tarifeyi dikkatle okuyarak kullanabilirsiniz.

Hiçbir yan tesiri olmayan kullanımı, banyo yaparken saçlarını ve vücudunu kil ile yıkamaktır. Bulamaç haline getirilmiş (maden kullanma) kili başınıza döker, saçınızı ve cildinizi ovuşturarak, masaj yaparak bununla sıvar ve sonra bol su ile durulanırsınız.

İyi ve kaliteli bir kilde kuma benzeyen en ufak bir sert madde ve pürüz bulunmaz.

Bir kere kullanılan kil bir daha kullanılmaz. Kil tedavisinin hayli incelikleri vardır. Bunları öğrenmeden kendi kendinize harekete geçmeyiniz. Bu yazımdaki bilgileri embellys.com/sitesinden özetleyerek nakl ettim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi