M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Pembe Yazı

Pembe Yazı

HEP tenkit ediyorsun, hep iğneliyorsun, karamsar bir tablo sergiliyorsun, içimizi karartıyorsun diyenler var. Bugün onları memnun etmek için pembe, iyimser, iç açıcı, mutlu edici bir yazı kaleme alıyorum. Tabiî her zaman olduğu gibi, şahıs veya kuruluş ismi vermeyen anonim bir yazı. Buyurun okuyun:

Ey faziletli/erdemli hizmetkârlar, selam size, saygı size! Ey Zemzemle yıkanmış gibi temiz, tertemiz olanlar! Ey şeffaf olanlar, pırıl pırıl olanlar! Ey, haramdan ateşten kaçar gibi kaçanlar!

Ey, merhum Adnan Kahveci ayarında ve ahlâkında temiz politikacılar!

Ey, merhum Recep Yazıcıoğlu gibi örnek ve temiz bürokratlar!

Ey, kirlenmemiş, doğru ve dürüst politikacılar!

Ey, “Önce ben, sonra partim” demeyip “Önce halk ve memleket” diyen siyasîler.

Ey, politikaya fakir atılıp fakir bitirenler!

Ey, yalan konuşmayan, halkı aldatmayanlar!

Ey, emanetlere hıyanet etmeyip, onlara riayet edenler.

Ey, nepotizm yapmayanlar!

Ey, halka verdikleri söz ve vaadleri tutanlar!

Ey, din sömürüsü yapmayan ihlaslı, samimî, vicdanlı İslâmcılar!

Ey, riba geliri yemeyen takvalı Müslümanlar!

Ey, paraları ve servetleri kendilerini azdırmamış Müslüman zenginler!

Ey, fıkha ve Şeriata uygun bir tesettüre bürünmüş saygıdeğer İslâm hanımları ve kızları!

Ey, umreye turistik ve nefsanî niyetle gitmeyen umreciler!

Ey, imkanları olduğu halde Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnetinden ayrılmamak için lüks ve müzeyyen meskenlere, lüks ve pahalı binitlere, lüks ve gösterişli yazlıklara sahip olmayan gönlü zengin ağniya!

Ey, kin tutmayıp Kur’ân’ın emri gereğince kötülüğü iyilikle uzaklaştıranlar!

Ey, seher vakitlerinde uyanıp şu dünyanın, şu insanlığın, şu İslâm aleminin ve kendisinin acıklı haline göz yaşı dökenler!

Ey, çocuklarını iyi terbiye edip onlara Rablerini, Nebilerini, din ve şeriatlarını güzelce öğretip tatbik ettirenler.

Ey âdiller!.. Ey mürüvvetliler!.. Ey kerimler!.. Ey cûd ve seha sahipleri!.. Ey diğergâmlar!.. Ey muhabbet fedaileri!.. Ey Hak ve hakikat âşıkları!..

Ey, Cenab-ı Hakk’ın kendilerine lutf ve ikram ettiği nimet ve nafakaları muhtaçlarla paylaşanlar!

Ey, ziyafet sofralarına bir iki fakiri de çağıranlar!

Ey, insaf ve i’tidal ehli!

Ey, gurur ve kibirlerini dizginleyip yer yüzünde tevâzu ile yürüyenler!

Ey, kalp kırmayanlar!

Ey, “Sana nasıl emr olunduysa öyle dosdoğru ve dürüst ol!” emr-i Kur’anîsine uyanlar!

Ey sâlihler, ey muttakiler, ey âbidler, ey sâdıklar, ey Arz üzerinde Allah’ın şahidi olanlar, ey merhametliler, ey pâk ve temizler, ey ‘afifler, ey nefs-i emmaresi ile büyük cihad yapanlar, ey, haksızlıklar karşısında dilsiz şeytan gibi susmayanlar; ey küfrü, nifakı, fıskı, zulmü desteklemeyenler, ey iyi Müslümanlar!..

Size selamlar, dualar ediyorum. Size gıbta ediyorum. Hak celle ve’ala hazretleri sayılarınızı çoğaltsın.

Gök başımıza çökmüyor, yer ayaklarımızın altından göçmüyorsa sizin bereketinizdendir.

Ey suleha, ey muttakiler, ey doğrular, ey ahlâklı ve faziletliler, ey azmamış olanlar, ey hesabı temiz olanlar!.. Lütfen bu ülke, bu halk, bu devlet için dua ediniz.

Bu Medya Adam Olmaz

YOLSUZLUKLAR ve skandallar karşısında büyük medya vazifesini tam olarak yapıyor mu? Bu soruya evet demek mümkün değildir.

Yakın tarihimizde bazı gazetelerin ve gazetecilerin birtakım “dosyaları” şantaj malzemesi olarak kullandıklarına, kapalı kapılar ardında gizli görüşmeler yaparak “uzlaşma” sonunda büyük rantlar elde ettiklerine dair rivayetler, dedikodular vardır.

Medyada yolsuzluklar, skandallar “hamamın namusunu kurtarmak” kabilinden ele alınmaktadır.

Yüz büyük şirketi, holdingleri, bankaları olan, uluslarası çapta ticaret ve spekülasyon yapan bir medya patronunun veya babasının, Türkiye’nin siyasî ve sosyal ortamında dürüst ve etik gazetecilik yapması mümkün müdür?

Türkiye’miz bir Ergenekonlar ülkesi haline gelmiştir. Bunca pislik, şaibe, kokuşma ve yolsuzluk içinde medya elbette tertemiz kalamazdı.

Bizdeki büyük medyanın baş çarpıklığı din konusundadır. Halkın yüzde on beşi (rakam kesin değildir) beş vakit namaz kılıyor. Gazetecilerin, medya mensuplarının içinde yüzde on beş nisbetinde namaz kılan var mıdır? Halkın yarısından fazlası Cuma namazına gidiyor, daha fazlası Ramazanda oruç tutuyor. Medyada aynı nisbet görüyor muyuz?

Türkiye’de bir buçuk milyon Sabataycı, Kripto/Gizli Yahudi olduğu iddia ediliyor. Genel nüfusa göre 50’de bir. Medyadaki oranları ise yüzde elliden fazladır. Bu büyük bir çarpıklık, nisbetsizlik değil midir?

Ülkenin bir numaralı gücü haline gelmiş olan medyanın mutlaka uyması gereken ahlâk kuralları vardır.

*Bir kere âdil olacak.

*İkincisi, tarafsız olacak.

*Üçüncüsü, ahlâklı ve faziletli olacak.

*Vatansever olacak.

*Evrensel insan haklarına ve hürriyetlerine taraftar, saygılı ve bağlı olacak.

*Millî kültüre ve kimliğe saygılı olacak, bunlara zarar vermeyecek.

*Herhangi bir konuda holiganlık yapmayacak.

*İnsaflı ve vicdanlı olacak.

*Tek taraflı hareket etmeyecek. Çoğulcu olacak.

1950’li yıllarda bu memlekette basın bu kadar büyük değildi. Mütevazı sermayelerle günlük gazete çıkarılabiliyordu.

Başyazarlar, köşeyazarları, yazı işleri müdürleri, gazetenin kurmay heyeti mâkul maaşlar alıyorlardı.

Nuruosmaniye’deki köftecilerde, Ankara caddesindeki Meserret kıraathanesinde bazı gazetecileri yemek yerken, çay içerken görebilirdiniz.

Bugün ise büyük medyanın kaymak tabakası eski Hindistan’daki mihraceler ve racalar gibi yaşıyor. Ayda 100 bin dolar maaş alanları varmış. Epey vakit oldu, bunlardan birinin bir rezidans dairesine aylık 10 bin dolar kira ödediğini duymuştum.

Halktan kopmuşlar... Bir esnaf lokantasında, bir kıraathanede, çarşıda pazarda, ayda yılda bir kere de olsa, bir tek kodaman gazeteci göremezsiniz. Halk arasına karışırlarsa incileri, cevherleri dökülür...

Gurur ve kibir içindedir bazıları. Özel şoförler, lüks arabalar, en pahalı ve lüks giysiler, Boğaz’a nazır saray yavrusu köşkler...

Halktan, ülkeden, sosyal ortamdan kopuk bir dünyaları vardır. Gazetecilik idealizm isteyen bir hizmet dalıdır.

Makyavel ahlâkıyla, Bizans entrikalarıyla, hedonizmle bu memlekete hizmet edemezler.

Vaktiyle ne laflar etmişlerdi.

Kahvaltıda Başbakana “Bana bak!..” dedim.

Özel uçakta Ekselansa sordum...

Ben ben ben... Ben de ben... Ben bana bende benden benim...

Çoğunluk için: Gericiler, çağ dışı adamlar ve kadınlar, göbeğini kaşıyanlar, siz yüzde 90 oy alsanız yine iktidar olmaya layık değilsiniz edebiyatı.

Viskiler, bikini mayolar, mankenler, altın kaplı musluklar, bir servete satın alınmış kostümler, denizleri köpürterek seyr eden lüks ve muhteşem yatlar, trüflü Fransız yemekleri, İtalyan şarapları...

Bu halk adam olmaz!
Cevap: Bu medya adam olmaz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi