M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Azgınlıklar Azap Getirir

Azgınlıklar Azap Getirir

AZGINLIKLAR, onları işleyen bir toplumun üzerine azab ve musibet inmesine sebep olur. Azab geldi mi, genel gelir, yaş da kuru da payını alır. Günah işlemeyen, azgınlık yapmayanlara da mı iner? Evet, çünkü onlar, Allahın gazap ettiği kötü çirkin necis şeylerini önlemek, kınamak için çalışmamışlar, nehy-i münker yapmamışlardır.

Azgınlıklar nelerdir?.. Birkaçını sayayım: Kadınların ve kızların gayr-i meşru sekse ve şehvetlere alet edilmesi… Toplumun bir kısmının seks manyağı haline getirilmesi, gelmesi… Müstehcen yayınların tabiî görülmesi, bunların önlenmeye çalışılmaması, yapanlara ceza verilmemesi… Her türlü piyangoculuğun, lotaryacılığın, talih oyunlarının, kumarın serbest veya yarı serbest olması… Müstehcen yayınlar yüzünden azanların, kadınlara ve kızlara tecavüz etmesi, tâciz vak’alarının yaygınlaşması… Bütçelerin hortumlanması… Rüşvetin yaygın hale gelmesi… Saçı bitmedik yetimlerin haklarının yenmesi… Zinanın, ribanın, binanın anormal şekilde artması… İslama, Kur’ana, Resulullaha (Salat ve selam olsun ona), Şeriata pervasızca ve hayasızca saldırılıp hakaret edilmesi…

İki büyük cihan devletine, Doğu Romaya ve Osmanlıya pâyitaht olmuş İstanbul, Türkiye’nin değil, dünyanın tacı bir şehirdir. Bu şehir bize 1453’te emanet olarak verilmiştir. Günümüzde maalesef İstanbul azgınlıklar, suçlar, ahlaksızlıklar, terör şehri haline gelmiştir. Cahiller ve gafiller benim muhatabım değildir, ibret basiret hikmet sahiplerine hitap ediyorum: 1453’ten bu yana bu şehirde bugünkü kadar yoğun fısk fücur günah işlenmiş midir?

Bugün, açık veya yarı kapalı işlenen bunca günah azaba sebep olmaz mı?

Bunca Müslüman var, onların yeterli kısmı niçin emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmıyor?

Bu farzı eda edecek hürriyet var, imkan var, medya organları, sivil kuruluşlar var ama gereği gibi ve yeteri kadar yapılmıyor.

Yakın tarihimizdeki vesayet diktatörlüğü rejimlerinde büyük baskılar vardı, rejim terörü vardı. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılamıyordu. Ses çıkaranı eziyorlar, ağır ceza mahkemelerinde laikliği çiğnedin suçuyla muhakeme edip ağır hapis cezaları veriyorlardı.

Artık bu baskılar, bu terör, bu sindirmeler yok ama mutlaka emr-i mâruf ve nehy-i münker yapması gerekenlerin büyük kısmı susuyor.

Bırakın emr-i mâruf yapmak, bazı yarı mühtedi İslamcılar, bozuk düzenin haram rantlarına saldırıp ganimet devşiriyor.

Şu hususu da belirtmek isterim: İslam, insanların özel hayatlarının, gizli günah ve ayıplarının tecessüs edilmesine izin vermez. Günahlar, isyanlar, fısk ve fücurlar açıkta, açıkça, küstahça, pervasızca, meydan okurcasına işlenirse harekete geçmek gerekir.

Bir İslam toplumu emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını bilkülliye toptan terk ederse azaba layık olur.

Emr-i mâruf ve nehy-i münkerin üç derecesi vardır:

Kalben iyilikleri istemek, kötülüklere buğz etmek geneldir, her Müslümana farzdır. Bu, imanın asgarîsidir, en azıdır.

Elinde imkan, salahiyet olanların emr-i mârufu ve nehy-i münkeri fiilen yapmaları gerekir.

Ulema, fukaha, ziyalı Müslümanlar, kalem sahipleri bu işi lisanen (söz ve yazı ile) yapmakla yükümlüdür.

Kimseyi ürkütmek, üzmek, tedirgin etmek istemem ama bugünkü yaygın ve yoğun azgınlıklar ve günahlara karşı emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmayan Müslümanların üzerine azab inmesinden korkuyorum.

05.05.2016

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi