M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Tokatlar, Silleler, Azaplar…

Tokatlar, Silleler, Azaplar…

RİSÂLE-İ NUR külliyatının Kastamonu Lahikalarında aşağıdaki satırları okudum:

“Adapazarı zelzelesinin aynı gününde, zelzeleden birkaç saat evvel, umumî ve herkese göstermek için, bir büyük tiyatro teşekkülüyle ve oyuncu kızlardan dört güzelini çırıl çıplak olarak âlâyişle çarşı ve pazarda gezdirerek, o câzibedarlara kapılantiyatro binasındatoplanan bin kişiden fazla seyirci, oyun başlarken, birden bire Arz (yeryüzü), kemal-i hiddet ve gayz ile onların hayasız yüzlerini dehşetli tokatladı; mahv edip zir ü zeber etti, o binayı hâk ile yeksan eyledi.”

Ateistler, müşrikler, paganlar kabul etmeseler de,bir İslam memleketinde veya şehrinde büyük ahlaksızlık olursa, kebiredençirkin günahlar açıkta, açıkça, küstahça, meydan okunurcasınaişlenirsebela ve afet gelir.

Gerçek dindarların vazifesi, ellerinden geldiği kadar, yasal sınırlar içinde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmaktır.Gerçek dindarlar bu farzı, bu vazifeyi yerine getirmezlerse, onlar da günahkar olur ve tokat yer.

Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzının asgarîsi (en azı)kötülüklere, azgınlıklara, açıkta işlenen büyük günahlara karşı kalbinde nefret ve buğz beslemektir.

28 Şubat devrinde,bir gazetecideprem ilahî bir tokattır diye yazsa, onu hemen mahkemeye veriyorlar ve hapse mahkum ediyorlardı. (Yeni Asya gazetesi sahibi bu yüzdenzindana atılmıştı.)

Günümüzde çok şükür Müslümanlar inançlarından dolayı muhakeme edilmiyor, hapse atılmıyor amamaalesef Müslüman basının büyük kısmı, ilahî tokatlar ve silleler hakkında gereken yazıları ve uyarıları yapmıyor.

Sık sık yazıyorum, tekrarlıyorum:

Bir İslam ülkesinde veya şehrinde ahlaksızlık ve azgınlık çoğalır ve genelleşirse…

Büyük günahlar açıkta, âşikâre işlenirse…

İffetsizlik ve hayâsızlık yaygın hale gelirse…

Zina, her çeşit fuhşiyyat toplumu istila ederse…

Agresif dinsizler, kafirler, münafıklar İslama, Kur’ana, Şeriatasaldırırsa…

Müslümanlar, yasal sınırlar içinde savunma yapmazlarsa…

O ülkenin, o şehrin, o toplumun üzerine belalar, silleler, azaplar, tokatlar iner.

Ben namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum, bana dokunmayan yılana kışt demem, ahlaksızlıklardan azgınlıklardan bana ne diyen kimseler gerçek dindar değildir.

Elinde imkan olduğu halde, yapması gerektiği halde emr-i mâruf, nehy-i münker yapmamak da büyük bir günahtır.

Bir ülkenin, bir şehrin üzerineazap indiği, tokat geldiği zaman genel gelir, sadece kötülük yapanların üzerine gelmez, o kötülüklerini önlemeyenlerin de üzerine gelir.

Ülkedeki Kur’ana aykırı azgınlıklarla mücadele etmek konusundaDiyanet’in büyük sorumluluğu vardır.Benim üslubumla yazamasalar bile,azgınlık ve ahlaksızlık yangınlarını söndürmek içinçok şeyler yapabilirler.

Biz Müslümanlar Anadolu coğrafyasında bin yıldan beri, İstanbul’da 1453’ten bu yanabulunuyoruz. Tarihin hiçbir devrinde bu günkü kadar günah ve azgınlık olmamıştır.

İstanbul, camileriyle, minareleriyle, ezanlarıyla bir İslam şehridir ama ahlakıyla İslam şehri değildir.İnsanın olduğu yerde günah ve ahlaksızlık olabilir ama bugünkü gibi genel, yaygın ve açık olamaz.

Kur’anda (mealen)“Onlar namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular…” buyruluyor.

Böyle toplumların sonu iyi olmaz.

Tokat ve sille yerler… Azap ve terör ateşleri iner tepelerine.

Ramazan pidelerini, cami halılarını,cemaat ve tarikat tantanalarını, uçan veya uçmayan mübarekleri, incir çekirdeğini doldurmazkonuları bırakalım da; nasıl yapacaksak, kimler yapacaksa, emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını hayata geçirelim.

 19.06.2016 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi