M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Restorasyonlar

Restorasyonlar

* SON yıllarda yoğun bir restorasyon faaliyeti görülüyor. Tarihî eserlerin tamir ve tecdit edilmesi elbette çok sevindiricidir.
 
* Nâdir istisnalar dışında restorasyonların başarılı, kaliteli ve usulüne uygun olduğu iddia edilemez. Bu durum üzücüdür.
 
* Restorasyon yerine rekonstrüksiyon yapılması yanlıştır. Bu tamamen yıkılmış, izi kalmamış binalar için olabilir ama halen ayakta duran binalar için olamaz.
 
* Kemalist vesayet rejimi zamanında yıkılmış camilerin, mescitlerin, tekkelerin (müceddeden) yeniden inşa edilmesi çok doğrudur.
 
* Tarihî eserlerin restorasyonunun restorasyon konusunda uzman olmayan müteahhitlere verilmesi çok yanılıştır. Bunları ancak uzman kişiler ve kuruluşlar gereği gibi restore edebilir.
 
* Sur içinde üç yüz küsur camiin adı vardır, binaları yok olmuştur, yok edilmiştir. Bunların hepsinin elden geldiği kadar aslına uygun şekilde ihya edilmesi gerekir. Bu hizmeti yapan Vakıflar
idaresi ve Belediyeler tebrike layıktır.
 
* Restore edilen tarihî binalar, vakfiyelerindeki şartlara uygun hizmetlere tahsis edilmeli, kuruluşlara verilmelidir. Eskiden tekke imiş, restorasyondan sonra vakfiyesindeki şartları yerine
getiremeyecek kimselere ve kuruluşlara veriliyor. Bu son derece yanlıştır.
 
* Eskiden Darülhadis idiyse, yine o din ve kültür hizmetini hakkıyla yapacak kimselere ve kuruluşlara verilmelidir.
 
* Restore edilen eski tekkelerde ve zaviyelerde, haftada bir gün, hangi tarikat ise, ona uygun şekilde, icazetli gerçek bir şeyhin riyasetinde namaz kılınmalı, Kur’an okunmalı, zikrullah
yapılmalıdır. 
 
* Restore edilen tekkelerde kesinlikle çalgılı veya çalgısız düğün yapılmamalıdır. (Maalesef yapılmıştır.)
 
* Bütün camilerde olmaz ama camiye çevrilmiş eski Mevlevihanelerde Mevlevî âyini yapılabilmelidir.
 
* Camiye çevrilmiş eski Bizans kiliseleri cami olarak kalmalıdır. Atina’da bir tek cami yok, eski Osmanlı camilerinden birini bile Müslümanlara vermemekte direniyorlar. 
 
* Vakıflar Genel Müdürlüğü, “İslam Vakıfları teşkilatı” ismiyle bağımsız-özerk bir kuruluş haline getirilmelidir.
 
* Yeterli miktarda ehliyetli Müslüman genç, dünyanın en büyük üniversitelerinde restoratör mimar olarak yetiştirilmelidir.
 
* Restorasyon işleri, sadece müteahhit olan, yüksek kültürü ve ihtisası (uzmanlığı) bulunmayan kimselere ve firmalara kesinlikle verilmemelidir.
 
* Sanat kıymeti bulunmayan, güzel olmayan yeri camiler yaptırılmasına izin verilmemeli,  yeni yapılacak ibadet mahalleri için sanatlı projeler istenmelidir.
 
* Haçlıların, Evangelistlerin, İslam düşmanlarının, Kemalistlerin, militan ateistlerin; camilere, islamî vakıf eserlerine karışması önlenmeli ve engellenmelidir.
 
* Ayasofya camiye çevrilmelidir ama hizmetler yetersizlere ve kültürsüzlere verilmemelidir.
 
* Bütün lise ve üniversite mezunu Müslümanlara, bilhassa din görevlilerine; mimarlık, restorasyon, estetik ve akustik kültürü verilmelidir. Bu maksatla faydalı ve etkili kitapçıklar, afişler, TV
programları hazırlanmalıdır.
 
* Halen üç bin küsur camie sahip olan İstanbul’un en az üç yüz camiine, sanatkâr imamlar ve müezzinler tayin edilmeli, camilerde sanat kursları açılmalı ve sanatkâr yetiştirilmelidir. 
 
* Müslüman okur-yazar kesime, bilhassa mimarlık öğrencilerine, ufuklarını genişletmek maksadıyla Mısırlı Hasan Fethi öğretilmelidir.
 
***
 
Merhum atalarımızın bizlere bırakmış olduğu cami, mescit, tekke, medrese, imaret gibi hayır eserlerinin vakfiyeleri vardır. Bunlarda, ben bu dünyadan göçtükten sonra bu vakfı bozacak olanlara lanet olsun gibi ağır şartlar bulunmaktadır. Ecdadımızın vakıf şartlarını çiğneyenler büyük vebal ve tehdit altındadır. Mesela Ayasofya camiinin Arapça vakfiyesinde Fatih Sultan Mehmed Han hazretleri, benim bu vakfımı bozanlar Allah’ın lanetine uğrasınlar yazılıdır.  Ayasofya’nın camilikten çıkartılıp müze yapılması millî kimliğimize, millî kültürümüze, evrensel insan haklarına, din ve inanç hürriyetine, millî iradeye tamamen aykırıdır, büyük bir zulümdür. Evet Ayasofya insanlığın ortak mirasıdır ama zilyedliği Müslümanlara verilmiştir. Mülk Allah’ındır, dilediğine verir, dilediğinden alır, dilediğini aziz, dilediğini zelil kılar. Müslümanlar İsa aleyhisselama iman eder, onun muhterem validesi Meryem annemize değer verirler. Hıristiyanlar ise Hz. Muhammed’i (Salât ve selam olsun ona), Kur’an’ı, İslam’ı kabul etmez. Ayasofya’nın Müslümanların elinde olması adalete, insafa uygundur.
 
Ayasofya bir gün tekrar cami haline getirildiğinde, imamlığına hatipliğine ve müezzinliğine;  dünyanın ciddî üniversitelerinde tarih, sanat, felsefe konusunda yüksek lisans ve doktora yapmış kimseler getirilmelidir. Bunların, din ilimlerinde de yüksek uzmanlığı bulunmalı, zamanın İmam Gazalîleri olmalıdırlar.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi