M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Yıkılan Temeller

Yıkılan Temeller

Osmanlı İslam devleti ve Hilafeti iki temel üzerine kuruluydu: ŞERİAT’ı temsil eden medreseler ve TASAVVUF’u temsil eden tarikatlar.

Bu iki kurum zayıflayınca devlet de sarsıldı, çöktü, yıkıldı.

Artık resmen ne medrese var, ne tarikat.

Osmanlının çok zengin, çok yaygın bir vakıf sistemi vardı: Evkaf-ı İslamiyye. O da Cumhuriyetin fırtınalı yıllarında laikleştirildi, dünyevîleştirildi.

Osmanlının Meşihat (Şeyhülislamlık) makamı vardı. O da yok artık. Diyanet, laik sistemin genel müdürlük seviyesinde bağımlı bir kurumudur, Şeyhülislamlığın yerini dolduramaz.

Osmanlı devleti bir ulus devlet değildi. Bir tür “Milletler Birliği” idi. Başında Halife-i Müslimîn bulunuyordu. 1924’ten bu yana sûrî de olsa, Hilafet ve Halife yok.

Osmanlı devrinde bütün mü’minler tek bir Ümmet oluşturuyordu. O birlik de dağıldı, dağıtıldı; Ümmet şu anda birbirinden kopuk, kimisi birbiriyle çekişen bin parçaya ayrılmış.

İslamın ana temelleri ilimdir, irfandır, ahlaktır, fazilettir, hikmettir. Onlardan ne kaldı?

Vehhabîlik tasavvufu, tarikatları inkar eder. İslam anlayışı Vehhabilik olan Suudî Arabistanın durumunu görüyoruz.

Türkiye Hıristiyanlık, Musevîlik, Budizm, Hinduizm, Şintoizm, Marksizm, Ateizm, Feminizm ile kurtulmaz, sadece ve sadece İslam ile kurtulur.

Gerçek İslam medreselerinin, gerçek İslam tasavvufunun ve tarikatlarının, İslam ilim ve irfanının, islamî faziletlerin ve meziyetlerin, İslam hikmetinin, İslam birliğinin bulunmadığı bir yerde Müslümanlık ism ve resmden ibaret kalır.

Türkiyede ve İslam dünyasının birçok yerinde, İngiltere’deki Eton koleji ayarında çok ciddî, çok üstün, çok vasıflı İslam medreseleri açılmalıdır. Bu medreseler, çağdaş dünyanın en üstün okulları olmalıdır. Vaktiyle Endülüs medreselerinin, o çağın en üstün okulları olması gibi…

Başlarında kâmil mürşidlerin, gerçek şeyhlerin bulunduğu çok güçlü tarikatlar, dergahlar, tekkeler, zaviyeler açılmalıdır.

Fütüvvet teşkilatı ve ahlakı canlandırılmalıdır.

Medreselere paralel olarak mükemmel ve mükemmil İslam Mektepleri açılmalıdır.

Restore edilen eski medrese ve tekke binaları, vakfiyelerindeki şartlara aykırı olarak kullanılmamalıdır.

Tekkelere ayakkabı ile girilmemelidir.

Büyük bir Mevlevihanenin semahanesinde para kazanmak için düğün bile yapılmıştır.

Aynı Mevlevihanenin mihrabı önüne yüksek bir platform yapılmış olup, konuşmacılar arkalarını kıbleye dönerek konuşmaktadır.

Tekkelerdeki şeyh kabirlerine gereken saygı gösterilmemektedir.

Vakıf şartlarına riayet edilmemesi, çok ama çok vahim bir hadisedir.

Müslümanların yaşadığı şehirler ikiye ayrılır: Müslüman şehirler, İslam şehirleri.

Aşağıda sayacağım on şarta sahip olmayan şehirler İslam şehri değildir:

Birincisi: İslam medreseleri olacak, icazetli ulema ve fukaha yetiştirecek. Bunlar halkı uyaracak, aydınlatacak, bilgilendirecek, Doğru Yol’a çağıracak, idarecileri mânen kontrol edecek.

İkincisi: Tasavvuf tarikatları olacak. Buralarda gerçek dindarlık ve Muhammedî ahlak öğretilecek, olgun Müslüman yetiştirilecek.

Üçüncüsü: İslam mektepleri olacak, bunlar çocukları, yeni nesilleri İslam Kur’an Şeriat eğitimi ve ahlakı ile yetiştirecek.

Dördüncüsü: İş, çalışma, ticaret, üretim, finans hayatını tanzim eden Fütüvvet teşkilatı ve ahlakı olacak.

Beşincisi: Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapan hisbe teşkilatı olacak.

Altıncısı: İslam adaleti olacak.

Yedincisi: Cuma ezanı okununca hayat duracak, halk Allah’ı anmaya camilere gidecek.

Sekizincisi: Kadın ve kızların iffetleri, namusları, haysiyetleri korunacak; azgınlıklara tacizlere tecavüzlere fuhşiyata seks köleliğine izin verilmeyecek.

Dokuzuncusu: Şehirde yeterli miktarda ziyalı, bilge, etkili, örnek, gerçek, salih Müslüman olacak.

Onuncusu: Ramazanda oruca saygı gösterilecek.

Bu on şartın, unsurun, kurumun, değerin bulunmadığı şehir, cami ve minarelerle dolu olsa, avaz avaz ezanlar okunsa, halkın bir kısmı namaz kılsa, ölülere cenaze namazı kılınsa bile İslam şehri olamaz.

Her Müslümanın Müslüman şehir ile İslam şehri arasındaki farkları, Müslüman şehrin eksikliklerini iyi bilmesi gerekir.

Muhterem okuyucularıma saygım vardır… Nefislerine ağır gelmezse, yukarıdaki on şartı ezberlemelerini tavsiye ediyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi