M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Riyakâr Mürai

Riyakâr Mürai

Damat adayı kız istemeye gidecekti. Kendisi Müslümandı ama beş vakit namazı bazen kılar, bazen kılmazdı. Kızın babası musalli, dindar adamdı. Damat adayı önceden istihbarat yapmış, bunu öğrenmişti. Sohbet esnasında “Ah, ikindi namazım gecikti, müsaade buyurursanız şuracıkta eda edivereyim, abdestim var” dedi. Böylesine kız vermemek gerekir. Çünkü ihlâssız, mürai, tiyatrocu, oynak biridir. Lakin kız da onun gibiyse olur.

***

Fransa’da sarı yelekliler GEZİ’si yapılıyor. Milyonlar ayaklanmış, yangınlar çıkartmışlar, yaralılar, tahribat, anarşi... Bu sarı yelekliler başkaldırısı, köylülerin, halkın işi değildir. Onların ardında uluslararası gizli ve derin güçler var. Moros’lar var. Onlar böyle bir kalkışmayı bizde denemişlerdi. Başarılı olamamışlardı. Tekrar deneyeceklerdir. Devletimizin, istihbaratımızın uyanık olması lazım. Seçimle gelen iktidarlar, yine seçimle gitmelidir. Darbelerin sarısı da, kızılı da, yeşili de, karası da şerlidir.

***

Fatih’teki Malta Çarşısı Suriyeliler çarşısı oldu. Suriyeliler çalışıyor, sürgünde bile ticaret yapıyor, para kazanıyor. Oradaki bir tatlıcıdan Suriye tatlısı alırken, biraz ötedeki kahvehaneye baktım. İçerisi doluydu, bizimkiler iskambil oynuyordu.

İçlerinde işsiz varsa, devletten sigortalı, emeklilik hakkı olan, bir sürü güvencesi bulunan iş istiyor, devlet bize bakmaya mecburdur zihniyeti hâkim.

***

Yatsı namazını Malta Çarşısındaki küçük camide kıldım. Mâbet doluydu. Sanırım Suriyeliler çoğunluktaydı.

***

İki Müslüman yazar polemik yapıyor, birbirlerine verip veriştiriyorlardı. Bizim küçük İslamcı bu kalem savaşını heyecanla ve merakla takip ediyordu. Sabah erkenden, karga kendi tezeğini tenavül etmeden kalkıyor, iki silahşorun sert atışmalarını büyük bir zevkle içer gibi okuyordu. Bu polemik meraklısı genç İslamcıyı ilmihal konusunda imtihan etseniz, on üzerinden üç not alamaz.

***

İstanbullu bir hanım köyüne dönmüş, şalvar giymiş, devletten, tam rakamını hatırlamıyorum, galiba otuz bin lira kredi almış, bağ bahçe, tavukçuluk arıcılık işleriyle uğraşıyormuş. Aylık kazancı on bin lira civarındaymış. Böyle kadınların sayısını en az yüz bine çıkartabilirsek biraz düzelme olur sanıyorum. Bir iki kişinin yapması, o da güzel iyi ama yeterli değildir.

***

O zatın, yerine ehliyetli liyakatli bir veliahd hazırlaması şarttır, elzemdir.

***

Çok akıllı cin fikirli bir kimse değilimdir. Birçok şeye aklım ermiyor. Bu listenin başında futbol geliyor. Yirmi iki sporcunun sahada oynadığı, yirmi iki milyonun seyrederken hop oturup hop kalktığı bir faaliyete spor denilebilir mi? Futbolun da sır içinde sırları var? Şikelerin mahiyeti nedir? Birtakım kodaman adamlar niçin futbol kulüplerine el atıyor? Darbe yapan bir cemaatin bile futbol tezgâhlarında tarağı varmış. Futbol kulislerinde dönen büyük paralar... Türkiye futbolla yatıyor, futbolla kalkıyor. Milyonlarca vatandaşın işi gücü, aklı fikri futbol. Futbol âbları akıyor, futbol dolapları gıcırtılarla dönüyor. Futbol değirmen taşı şike şike şike diye sesler çıkartarak taneleri ezip ufalayıp un ediyor.

***

Gevezelik ve zevzeklikleri dinlemek istemiyorum. Müslümanların bugünkü duruma nasıl düştüklerini anlatan, çok ciddî, çok seviyeli, çok derin bir kitap yazılırsa işte onu okurum.

***

Hilafet yıkıldıktan sonra her şey bozula bozula bugünkü hale geldi.

***

Acele etmeyin, fazla zorlamayın, tencerenin kapağını yemek tam pişmeden açmayın...  Deccalın da sonu gelecektir. Sabr edin, bekleyin.

***

10 Şubat 1969’da, Dolmabahçe ve Kabataş sahilinde çimenler üzerinde namaz kılan Müslümanların, 6’cı filoyu kıble yaptıklarını iddia eden heriflere ve karılara: Kıble tarafında Amerikan gemileri vardı diye bu iftirayı yapabilecek kadar alçaklaşmış ve rezilleşmişseniz siz kesinlikle iflah olmazsınız.

***

Bozuk tarikatlar ve bozuk sahte şeyhler türedi diye gerçek tarikatlara ve gerçek şeyhlere saldıranlarda tavuk kadar akıl ve vicdan yoktur.

***

Müslüman, zaruret yoksa içkili ve fuhuşlu otelde konaklamaz, içkili lokantada yemek yemez.

***

Domuz eti satan marketten alış veriş yapmamak gerekir. Domuz ve dana etini aynı kıyma makinesinde çekebilirler.

***

Sırası gelmişken bir kere daha soralım: Ülkemizde hayli domuz çiftliği var. Avcılar ormanlarda yaban domuzu avlıyor. Bunca eşek ne oluyor? Bunları Müslüman halka yedirenlere ve yedirtenlere lanet olsun!

***

Kasımpaşa, mütevazı bir Müslüman için, İstanbul’un hâlâ oturulabilecek semtlerinden.  Apartman dairesi olmaz. Çarşıya yakın bağımsız, küçük bahçesi olan, zelzelede yıkılmayacak sağlam bir ev... Semt nisbeten ucuz. O eski dindarlık kalmamış ama yine az buçuk Müslüman var... En iyisi (veya en az kötüsü)  taşraya, nüfusu beş bin civarında olan dindar bir şehre göç etmek.

***

Siz hiç depremin ayak seslerini duydunuz mu? Yere kulağınızı dayar, göğe ibretle bakarsanız duyabilirsiniz.

***

Nükleer silahlarla yapılacak üçüncü dünya savaşı için ne gibi tedbirler aldığınızı sorabilir miyim?

***

Herifler ve karılar o kadar salak ve vurdumduymaz ki, üçüncü dünya savaşını pencereden seyr edeceklerini sanıyorlar. Havada nükleer füzeler uçuşacak ve bunlar çayla birlikte frambuazlı pastalarını huzur içinde yiyerek seyredecekler.

***

Müslümanlara: Bayat ekmekleri çöpe atmayın, sofrada yarım dilim değil bir lokma ekmek bile bırakmayın. Ekmeğe saygısızlık ederseniz, ekmeği israf ederseniz çarpılırsınız. Eskiden ekmek çarpsın denirdi.

***

İkinci dünya savaşı (1939-45) yılları. İstanbul’da ekmek vesika ileydi. Cebinizde biraz paranız var, ekmek karneniz yoksa, lokantada bir tas çorba bile içemezdiniz. Yetmiş yıl sonra, Türkiye’de her gün dört beş milyon ekmek çöpe atılıyor, ziyan ve israf ediliyor. Bu konuda büyük ilerleme var.

***

M. Kemal Paşa hakkında sadece gerçekleri dile getiren, duygusal olmayan, çok ciddî, çok seviyeli, çok haysiyetli, çok objektif, doğru bilgilere, sağlam belgelere dayanan efradını câmi ağyârını mâni dört başı mâmur bir kitap yazılabilir mi? Elbette yazılabilir ama bunun için ilim, irfan, bilgelik, cesaret ve manda gibi bir yürek ister. Şifahî kültürlüler, eyyamcılar, yarı mühtedi Müslümanlar böyle bir kitap yazamaz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi