M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslâm’ı İçten Yıkmak İsteyenler

İslâm’ı İçten Yıkmak İsteyenler

ZERRE kadar insafı, iz’anı, vicdanı olan bir kimse bendenizin İslâm’a ve Ümmet’e gölge düşüren bir takım sahte dindarları, sahte İslâmcıları çok sert şekilde tenkit ettiğimi (eleştirdiğimi) kabul eder.

Sünnî camia içinde kötü Müslümanlar, din sömürücüleri yok mudur? Elbette vardır. Lakin onlar sosyolojik sünnîdir, kendilerinde nifak alametleri bulunduğu için münafıktırlar. Bir kısmının nifakları, fısk ve bid’atleri kendilerini küfre götürmüş olabilir.

Sünnî Müslümanlıktaki bazı esasları (hepsini değil) sayıyorum:

* Yalan söylenmeyecek.

* Emanetlere riayet edilecek, hıyanet edilmeyecek.

* Fuhşiyyattan (her türlü azgınlıktan) uzak durulacak.

* İsrafa, lükse, sefahate (her türlü beyinsizliğe) yönelinmeyecek.

* Zengin de olsa orta halli, mütevâzı yaşanacak.

* Âdil olunacak, zulüm yapılmayacak. Kendisinin, babasının, kardeşinin zararına da olsa doğru şâhitlik yapılacak.

* Gıybet, nemime yapılmayacak. Dil âfetlerinden ictinab edilecek (uzak durulacak).

* Ribanın her türlüsünden uzak durulacak

* Komşusu aç gecelerken, kendisi tok sabahlamayacak.

* Dünya konusunda gaflete düşülmeyecek, âhirete hazırlanılacak.

* Beş vakit namaz dosdoğru kılınacak. Hür ve mukim erkekler farz namazları cemaatle kılacaklar.

* Kadınlar tesettür emrine ve farzına uyacaklar.

* Allah’ın inzal etmiş olduğu hükümlere uyulacak. Allah’ın inzal ettiği hükümlerle hükmetmeyenlerin kâfir, zâlim ve fâsık olduğunu bildiren âyetler hatırdan hiç çıkartılmayacak.

* Başta din ilimleri olmak üzere faydalı ilim, kültür, irfan tahsil edilecek.

* Allah’ın insanlara en güzel bir örnek ve model olarak göndermiş olduğu Peygamber’e (Salat ve selam olsun O’na) uyulacak, O’na itaat edilecek; O, yaratılmış olan her şeyden, herkesten, canından, malından, eşinden, çoluk çocuğundan, ana ve babasından, dostundan daha fazla sevilecek.

* Müslümanların büyüklerine saygı, küçüklerine şefkat gösterilecek.

* İmam-ı Kebir’e, Emîrü’l-müminîn’e biat ve itaat edilecek.

* Kâfirler dost ve velî edinilmeyecek.

* Küffarla küçük cihad, nefs ile büyük cihad yapılacak.

* Bütün Mü’minler kardeş bilinecek, bütün mü’minlerin Ümmet denilen mübarek bir topluluğun birer üyesi olduğu kabul edilecek.

Sünnî camia içinde, İslâm’ın temel emirlerine, farz-ı aynlara, müekked sünnetlere uymayan fâsıklar ve fâcirler yok mudur? Olmaz olur mu? Onlar yüzündendir bunca fitne fesat, nifak şikak, zillet, rezalet, esaret.

Yalan söylerler... Emanetlere hıyanet ederler... Haram yerler... Namazı ve cemaati terk ederler... Allah’ın ve Peygamberin kesin emirlerine uymazlar... Bin türlü fuhşiyyat sergilerler... Lüks ve israf bataklıklarında debelenirler... Kara, kirli, necis servetler edinirler... Nefs-i emmârelerinin her isteğini yerine getirirler...

Bunlara temiz Müslüman, temiz Sünnî denilebilir mi?

Bendeniz bu gibi bozukları sert şekilde tenkit ederken, dinimizi bozmaya çalışan birtakım fesatçıları da tenkit ediyorum.

Onlar, sanki dinimizde bozukluk, eksiklik varmış gibi israrla reform, yenilik, değişiklik yapılmasını istiyor.

Onlar, Peygamber Efendimize saygısızlık ediyor.

Onlar, Efendimize canlarıyla, mallarıyla yardım etmiş, hattâ nicesi şehâdet şerbetini içmiş olan Ashab-ı Kiram efendilerimize (Allah onların hepsinden razı olsun) dil uzatıyor, hakaret ediyorlar.

Onlar gerçek İslâm’ın yerine; uydurulmuş, sahte, light, ılımlı, kafirlerin istediği bir İslâm türetmek istiyorlar.

Onların bazısı bu fesat hareketlerinde kâfirlerle birlikte çalışıyor, onlardan yardım ve destek görüyor.

Yakın tarihimizde İslâm düşmanı kafirler, bu dini dıştan saldırarak yıkamayacaklarını anlayınca, bizi içimizden yıkmak üzere harekete geçmişlerdir. İslâm’ı mihraptan yıkmak...

Bu maksatla:

* Kur’ân-ı Kerim’i kendi re’y, heva ve isteklerine göre tefsir ediyorlar.

* Peygamberimizi (Salat ve selam olsun O’na) devre dışı bırakmak istiyorlar.

* Sünnete ve sahih hadîslere saldırıyorlar.

* Fıkıh mezheplerini ve sistemlerini kaldırıp Ümmet içinde kaos ve anarşi çıkartmak istiyorlar.

* İslâm’ın ahlâk, erdem, hikmet boyutu olan tasavvufa ve tarikatlara saldırıyorlar.

* 14 asırlık çok kuvvetli bir icmâ ile sabit olan dinî hükümleri yürürlükten kaldırmak istiyorlar. (Mesela: Hayızlı kadınların namaz kılmayacakları, oruç tutmayacakları, Kabe’yi tavaf etmeyecekleri konusundaki icmâya karşı çıkıyorlar.)

* Bir kısım reformcular İslâm’ın tek hak din olduğu inancını yıkarak üç İbrahimî din safsatasını yaymaya çalışıyor.

* Ehl-i Kitab’ın da ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğunu yayıyorlar.

Maalesef Müslümanlar iki ateş, örs ile çekiç arasında kalmışlardır.

Bir tarafta fâsık, fâcir, münâfık, sömürücü sözde dindarlar, öbür tarafta İslâm’ı içten yıkmak isteyen yarı mühtedi reformcular.

İslâm’ı bozmak, ilahî-münzel bir din olmaktan çıkartıp, beşerî uyduruk bir din haline getirmek için içimize soktukları ajanları on yıllardan beri nice câhil vatandaşımızı zehirlemiştir.

Ergenekon zehirleri nicemizin kanına, kemiklerindeki iliklere kadar sızmıştır.

Nuh diyorlar peygamber demiyorlar.

Biz Kur’ân’dan başka kaynak bilmeyiz diye tutturmuşlar gidiyorlar.

Elifi görse mertek sanacak kadar câhiller kutsal Kitabımızı akıllarınca yorumlamaya kalkışıyor.

Peygamber, Sünnetini ve sahih hadîslerini inkar edenler için ne demiş? Buyrun okuyun:

“Benim emr ettiğim veya nehy ettiğim (yasakladığım) bir konu kendisine iletildiğinde, sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak ‘Biz onu bunu bilmeyiz, Allah’ın Kitabında ne bulursak ona uyarız, işte o kadar’ derken bulmayayım.”

Gelelim bu hadîsin kaynaklarına:

(1) Ebû Dâvud, Sünnet 5.

(2) Tirmizî, İlim 10.

(3) İbn Mâce, Mukaddime 2.

Kütüb-i sitte denilen altı büyük, temel, güvenilir hadîs kitabının üçünde yer alan bu hadîse birtakım cühela acaba aslı yoktur diyecek midir? Derlerse ben de cahiller cesur olur derim.

Allah Kur’ân’da günlük namazları emr etmiş. Kaynak olarak sadece Kur’ân’ı alırsak, o namazları nasıl kılabiliriz? Kur’ân mücmeldir. Namazın nasıl kılınacağı, namazla ilgili ayrıntılı bilgiler Sünnettedir. Sünneti de, derya gibi derin ilme sahip müctehidler tarayarak fıkıh ilmini ve mezhepleri ortaya koymuşlardır.

Bize Kur’ân yeter, başka kaynak gerekmez, fıkha ve mezheplere lüzum yoktur diyenler doğrusu çok cahil, çok aldatılmış, çok aldanmış kimselerdir.

Böyle sözler bizzat Kur’ân’a aykırıdır. Peygamberin emir ve öğütlerine aykırıdır. Akla, mantığa ve vicdana, sağduyuya aykırıdır.

Allah Kur’ân’da kesin olarak “Allah’a, Peygamber’e, içinizden emir sahiplerine itaat edin” diye buyuruyor. Emir sahipleri içinde gerçek âlimler ve fakihler de var... Ve bizim bir kısım akılsız kardeşlerimiz hâlâ diretiyorlar, biz Kur’ân’dan başka kaynak kabul etmeyiz diye...

Fitne, fesat, beyinsizlik pislikleri boyumuzu aşmış, Cenab-ı Hak yardımcımız olsun.




Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi