M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Dinimize Karışmayın!..

Dinimize Karışmayın!..

ÂLEMLERİN Yaratıcısı ve Rabbi olan Yüce Allah biz insanlara hak din olarak İslâm’ı göndermiştir.

İnsanların bir kısmı bu dini kabul etmiş, mü’min (inananlar) olmuş, bir kısmı ise kabul etmemiştir. Müslümanlar, işte bu inananlar, kabul edenlerdir.

Biz Müslümanlar:

* Rab olarak Allah’tan,

* Nebi, rehber, önder, kaid, seyyid olarak Resulullah’tan,

* Din olarak İslâm’dan,

* Kitab ve düstur olarak Kur’ân’dan,

* Şeriat olarak Şeriat-ı garra-i Ahmediyyeden,

* Ümmet olarak Ümmet-i Muhammed’e mensup olmaktan memnun ve razıyız.

Yukarıda saydığım değerleri kabul etmeyenler, bu konularda bizi şaşırtmak, yanlış yollara sokmak, doğru yoldan saptırmak, kafamızı karıştırmak, biz mü’minleri birbirimize düşürmek için birtakım şeytanî hilelere, hud’alara, iğvalara, tuzaklara baş vurmaktadır.

Tutturmuşlar:

Kur’ân Arapça değil Türkçe okunsun diyorlar. Biz Arapça Kur’ân’dan razı ve memnunuz. Çünkü o ilâhî metindir, Kelâm-ı Kadimdir. Tercümeleri ve mealleri onun yerini tutamaz.

Ter ter tepiniyorlar, Ezan Arapça değil, Türkçe okunsun istiyorlar. Biz Arapça Ezandan razıyız, çok memnunuz. Çünkü Arapça metin Ezan-ı Muhammedîdir. Türkçe tercümesi onun yerini tutmaz. Her kavim kendi diliyle ezan okursa birlik bozulur.

Dinsizler; münzel (Allah katından vahiyle indirilmiş) İslâm’ı istemiyor, onun yerine insanlar tarafından uydurulmuş bir İslâm koymak arzu ediyor. Biz indirilmiş İslâm’ı istiyoruz, uydurulmuş İslâmlara ihtiyacımız yoktur.

Kâfirler gerçek ilâhî İslâm’ı koyu, yoğun, ağır buluyor; onun yerine sulandırılmış, ılımlı, light, evcil bir İslâm türetmek için çalışıp çabalıyor. Boşuna zahmet etmesinler. Biz Allah’ın Peygambere vahyettiği, onun da bize eksiksiz tebliğ ettiği gerçek İslâm’dan çok memnunuz. Onu bırakıp da facirlerin, fasıkların, münafıkların teklif ettiği ılımlı ve evcil İslâm’ı kabul ve benimsemeye hiç mi hiç niyetimiz yoktur.

Kâfirler İslâm’ın ameliyata, fıkha, ahkam-ı şer’iyeye, ahkam-ı sultaniyeye ait hükümlerini tatil etmek; din adına insan yapısı bir ideoloji ve hümanizma oluşturmak istiyorlar. Biz bunu da istemiyoruz.

İslâm’ın temel prensiplerinden biri, Kur’ân’ın “Allah katında din İslâm’dır”ayetiyle sabit olduğu üzere İslâm’dan başka hak, geçerli, makbul din olmadığıdır. Kefere, fecere, münâfikûn zümresi bizim bu inancımızı da değiştirmek; onun yerine “Üç hak ibrahimî din vardır. Bunların bağlılarının hepsi ehl-i necat ve ehl-i Cennet’tir” batıl inancını getirmek istiyorlar. Biz Müslümanlar böyle bir teklifi kesinlikle kabul etmeyiz. Çünkü böyle bir sapık inanç Kur’ân’a, Sünnete 14 asırlık icmâ-i ümmete, akla, vicdana, Muhammedî mesaja ve öğretiye aykırıdır.

Dinsizler, Türkiye çok büyük bir ülkedir. Bu kadar büyük bir ülkenin idaresi zor olur. Büyük Ortadoğu Projesi gereğince ülkenizin birkaç parçaya ayrılması iyi olur diyerek planlar yapıyor. Biz bunlara da karşıyız. Bırakın Türkiye’nin bölünüp parçalanması, biz bütün İslâm dünyasının birleşmesini, Müslümanların Dârü’l-İslâm’da pasaportsuz seyahat etmesini istiyoruz.

Umum dinsizlere, münkirlere, İslâm düşmanlarına, onlarla işbirliği yapan facirlere ve münafıklara hitap ediyorum.

Sizin dinleriniz size, bizim dinimiz bizedir.

Yukarıda saydığım şeyleri başarmanıza imkân yoktur.

Hukuka, insan haklarına, dürüstlüğe, ahlâka samimî olarak inanıyorsanız makyavelist metodlarla bizi aldatmaktan, parçalamaktan, şaşırtmaktan, sersemletmekten vaz geçiniz.

Biz Müslümanlar tolerans sahibiyiz. Bizim aramızda Yahudi ve Hıristiyan olarak yaşayabilirsiniz.

Bize ahlâka ve hukuka aykırı kötülükler ve düşmanlıklar etmeyiniz.

Türkiye’nin iç barışını, toplumsal mutabakatını dinamitlemek kimseye yarar getirmez.

Türkiye’ye bir tek devlet, bir tek cumhuriyet yeter. Birtakım derin devletlere, derin cumhuriyetlere lüzum ve ihtiyaç yoktur.

Sabataycı olanlar, iki dinliliği bıraksınlar, resmen Yahudi olduklarını ilan etsinler. Herkes gerçek kimliğiyle ortaya çıksın.

Türkiye’de çoğunluğu oluşturan Müslümanlara daha fazla zulüm edilmesin, daha fazla insan hakları ihlâlleri yapılmasın, daha fazla hukuk ve ahlâk zorlanmasın.

Bu Müslüman millet ilanihaye (sonuna kadar, ebediyen) vesayet altında tutulamaz, Türkiye ilanihaye sömürge statüsünde idare edilemez. İngiltere’de ne kadar din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti varsa, bizde de olmalıdır.

Tekrar ediyorum; Müslüman çoğunlukla barışınız, onların haklarına ve hürriyetlerine saygı gösteriniz. Hukuk ve ahlâk dışı zorlamalara ve baskılara son veriniz.

Totemler, tabular, din haline getirilen ideolojiler son bulsun. Biz İslâm’dan razıyız, Dinimize karışmayınız!..

TEKKE

MEDENÎ bir Müslüman bir tekkeye gitmiş, dekorasyonu görünce çok üzülmüş, hayıflanmış. Uyduruk vazolar içinde yapma çiçekler varmış. Duvarlarda Tahtakale’de 15 liraya satılan pis, iğrenç, zevksiz, değersiz pilli saatler asılıymış.

İstanbul’da bir tekke böyle mi olmalıydı?

Yerlerde kök boyalı nefis halılar bulunmalıydı.

Baş köşede değil, bir kenarda antika bir saat.

Duvarlarda, değerli ve sanatlı hüsn-i hat levhaları.

İlle de çiçek ve bitki konacaksa, birkaç bonsai.

Mihrap tarafında antika şamdanlarda büyük mumlar.

İçinde güzel kokular yanan bir buhurdanlık.

Top kandillerden yayılan loş ışıklar.

Başlarında tarikat takkeleri, sırtlarında hayderileriyle dervişler, muhibler. Tayflar gibi...

Yatsı namazından önce okunan nefis ezan... Tekke aynı zamanda camidir... Dikkatle ve dosdoğru kılınan namaz. İstanbul ağzı ile okunan Kur’ân.

Tekke; edep, erkan, terbiye, nezaket, mürüvvet, kibarlık, medeniyet demektir.

Tekkeler, İslâm medeniyetinin merkezleridir.

Tekkelere nâkıs gelen kâmil döner.

Tekkeler kâbetü’l-uşşaktır.

Tekkenin girişine pabuçlarla birlikte dünya konur.

Tekke buram buram ruhaniyet kokar.

Peygamberin (Salat ve selâm olsun O’na), evliyaullahın ruhaniyeti, pîrlerin ruhaniyeti... Zamanın gavsının, kutubların, büdelanın, nükebanın, nücebanın, imamânın ruhaniyetleri.

Tekke bedeviyetle, cehaletle, kabalıkla, hoyratlıkla bağdaşmaz asla.

Tekkede paradan, maldan, dünyadan bahsedilmez.

Tekkede asla gıybet yapılmaz.
Türkiye’yi böyle tekkeler kurtaracaktır biiznillah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi