M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Bina, zina, cinayet

Bina, zina, cinayet

Âhir zamanın alâmetlerinden üçü şunlardır: Bina, zina ve adam öldürmenin çoğalması.

İstanbul'un şu gökdelenlerine bakınız. Her yer beton binalarla doldu. Merkezden elli kilometre gidiyorsunuz, binalar bitmiyor. İstanbul Tekirdağ ile birleşti. Çılgın bir yapılaşma, betonlaşma var.

Zina da çok arttı. Fuhuş teşvik ediliyor. Göz zinası yaygınlaştı. Kadınlar ve kızlar şehvet aracı oldu. Kadın hürriyeti perdesi ardında her tür ahlâksızlığa göz yumuluyor, prim veriliyor. İffet, namus ve ar şişeleri taşa çalındı.

Adam öldürmeler çoğaldı. Tavuk gibi adam boğazlanıyor. Cinayetler korkunçlaştı. Canı henüz çıkmamış bedenlerin başları testere ile kesiliyor kıtır kıtır, garç garç garç... Toplum zinaya, binaya, cinayete alıştı, kanıksadı.

Korkunç kara servetler oluştu. Dünün nice züğürdü bugün Karun gibi zengin.

İçki seller gibi akıyor. Sarhoş naraları, sarhoş kusmukları...

Riba her yere girdi.

Analar babalar çocuklarının kölesi oldu.

Dünyamızı pis dumanlar sardı. Âhir zaman duhanları...

Zamanın çarkları hızlı hızlı dönmeye başladı. Akşam ne çabuk oluyor. Cuma ne çabuk gelmiş...

Çılgınlıklar aldı yürüdü. Toplumda deliler mi, akıllılar mı çoğunlukta?...

Deli, zır deli, zırzır deli, hınzır deli...

Deme ger âqil isen Ferhad'e Mecnun'a deli

Eylesen halka nazar, her biri bir gûne deli

Âhir zamanda başlar ayak, ayaklar baş oluyormuş demek...

Ser-hoşluk ne kadar yaygınlaştı.

Eskiden bir padişah olurmuş, şimdi ne kadar çok padişah var.

Bir kesimde dehşetli bolluk var. Lüks, israf, sefahat içinde yaşıyorlar. Ne zamana kadar? Bunların başlarına azab inmez mi?

İrtidat vak'aları ne kadar çoğaldı.

Hilâle karşı uluyan ne kadar kilab var.

Deccallar ve kezzablar nebilik taslıyor.

Dinleri para, kıbleleri karı olan uğursuzlar...

Elifi görse mertek sanan cahil müctehidler.

Kendi heva ve re'yleriyle Kur'ân'ı tefsire yeltenen ve küfre düşen câhil müfessirler.

Her yerde putlar, put kavramlar.

Allah'a secde etmeyenler putların önünde bel kırıyor.

Fırat kurudu mu, kuruyacak mı? Fırat'ın mecrasından altın çıkacak mı, çıktı mı?

Mehdi zuhur etti mi, edecek mi? Mehdi şu anda nerede?

İsa Mesih ne zaman nüzul edecek?

Horasan tarafından siyah taylasan sarıklı, siyah bayraklı süvariler yola çıktı mı?

Taylasan sarıklı 70 bin İsfahan Yahudisi nerede?

Küçük alametlerin hepsi çıktı. Büyük alametlerin çoğu. Dünya iki devletliye dar gelmiş, kırk derviş bir kilime sığmış.

Şu maldar adam niçin hiç doymuyor? Doğduğunda göbeğini altın makasla mı kesmişler?

Bunların başına rahmet mi iner, azab mı?

Niçin azaba böylesine tâlipler? Akıllarını mı yitirmişler? Duyuyor musunuz, uzaktan kös sesleri, çan sesleri geliyor.

Sanemler serseter tunç, bakar korkunç korkunç...

Yolcu, bu gidiş nereye?

BİZİM NİÇİN İYİ BİR ANAYASAMIZ OLAMAZ?

ANAYASA değişecekmiş... Bu değişiklik sadra şifa olur mu? Kesinlikle olmayacaktır... Çünkü bugünkü şartlarda Anayasa konusunda kökten bir değişiklik yapılamaz. Derin güçler buna izin vermez.

Biliyorsunuz ülkemizde iki anayasa vardır. Biri, bildiğimiz anayasa, diğeri bilinmeyen, kırmızı kapaklı gizli ve esrarlı anayasa. Birincisi değişse de ötekisi değişmez, değiştirilemez.

Bilinen anayasayı bir kitapçı dükkanından bir iki liraya alabilirsiniz. Ötekisi satılmaz. Sanırım vaktiyle 100 nüsha basılmıştır, kasalarda saklanmaktadır.

Anayasa konusunda kötünün en hafifi 1921 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'na dönmektir. Bu da bu gün için mümkün değildir.

Şimdiye kadar yapılmış en uygun anayasa taslağı ve teklifi Besim Tibuk'un teklifidir. Çok kısa bir metin, onun ardında Birleşmiş Milletler'in Evrensel İnsan Hakları Beyannâmesi... Maalesef gereken ilgiyi görmediydi.

Dünyada anayasasız devletler vardır. İngiltere'nin, İsrail'in anayasaları yoktur.

Bizdeki mevcut anayasanın özellikleri nelerdir?

1. İdeolojik bir anayasadır.

2. Demokratik değildir, vesâyet anayasasıdır.

3 Türkiye'nin ülke, halk, tarih, millî kimlik, sosyal gerçeklerine ve olgularına, kültür yapısına uygun değildir.

4. Bir dayatma, tabular, yasaklar anayasasıdır.

5. Bilge kişiler tarafından bilgece hazırlanmamıştır.

Bugünkü iktidar bu anayasanın pek olumsuz, pek sivri taraflarını törpüleyerek küçük rötuşlar yapabilir, tamamını değiştiremez.

Millet tarafından seçilen Meclis'teki vekillerde bu anayasayı değiştirecek, yerine bambaşka, yepyeni bir anayasa getirecek irade ve güç yoktur.

Birtakım temel ana yalanlar vardır. Bunlara konvansiyonel yalanlar da diyebiliriz. Birincisi "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" cümlesidir. Türkiye'de böyle bir şey yoktur. Egemenlik kayıtsız şartsız bir azınlığa aittir. Halkın istediği ve dediği değil, onlarınki olur.

Ülkemizde müzmin bir başörtüsü krizi vardır. Bir halkoylaması yapılsın ve çoğunluk ne diyorsa öyle hareket edilsin. Gizli ve derin güçler buna razı olurlar mı?

Mevcut anayasa her şeyi Kemalizme, Atatürkçülüğe bağlamıştır. Sağcı solcu, muhafazakâr partiler kurulabilir, hattâ Komünist Partisi... Lakin hepsinin de Atatürkçü olması gerekir.

Milletvekilleri, Bakanlar, Başbakan, Cumhurbaşkanı Atatürk'e sadakat yemini etmekle yükümlüdür.

Bu anayasaya göre İran cumhurbaşkanı yahut Arabistan kralı bile Anıtkabir'e giderek saygı duruşunda bulunmak zorundadır.

Gitmezlerse kıyametler kopartılır. Öyle bir anayasamız var ki, yabancılardan bile sadakat istiyor.

Bugünkü durumda, mevcut şartlar altında Türkiye'nin yepyeni, gerçekten demokratik, gerçekten insan haklarına saygılı, gerçekten millî kimlik ve iradeye uygun bir anayasaya kavuşması hayalden ibarettir.

Neden? Çünkü toplumumuz, halkımız böyle iyi bir anayasaya layık değildir.

Vasıflı, bilgili, kültürlü, ahlâklı, karakterli, yüksek, üstün toplumlar iyi ve uygun anayasalara sahip olurlar.

Hattâ böyle toplumların anayasası olmasa da olur. Öyle toplumlar anayasa olmadan da adaleti, insan haklarını, hürriyeti, güvenliği sağlayabilir.

Olgun ve lâyık olmayan bir topluma dünyanın en iyi anayasasını veriniz, ondan yararlanamaz, o anayasanın gölgesinde bir yığın kötülük ve zulüm sergilenir.

Bir toplum nasılsa öyle idare edilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi