M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Hatırlatma

Hatırlatma

1. Dinde aşırılıktan kaçmak, orta yolda olmak gereklidir.

2. Vehhabîlik bir aşırılıktır.

3. Vehhabîler kendilerine Vehhabî denilmesinden hoşlanmazlar biz Selefîyiz derler.

4. Selefîler İbn Teymiye'yi ve Muhammed ibn Abdilvehhab'ı imam (din önderi) kabul ederler.

5. Selef-i Sâlihîn İslâm'ın ilk üç asrında yaşamış mübarek Müslümanlardır. Ashab-ı Kiram, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn...

6. Selefîlik Selef-i Sâlihîne bağlılıksa asıl Selefîler, Vehhabîler değil, Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlarıdır.

7. Vehhabîler, birtakım kitaplarda tahrifat yapmışlardır.

8. Vehhabîler Ehl-i Kıbleyi kolayca şirk ve küfürle suçlar.

9. Ehl-i Sünnet uleması şirk ve küfürle suçlamada çok iktisatlıdır.

10. Vehhabîler, kendi bid'at fırkalarını yaymak, taraftar bulmak için petro-dolarlar dağıtır.

11. Cemalüddin Afganî Ehl-i Sünnet ve Cemaat mensubu değildir, Râfizîdir. O bir din önderi değildir. Azılı bir Farmasondur.

12. Ehl-i Sünnet usülde, temelde, esasta birdir; teferruatta küçük farklılıklar ve çeşitlilik vardır ki, bu ümmet için geniş bir rahmettir.

13. Ehl-i Sünnet ile Vehhabîlik arasında ne kadar tartışmalı konu ve anlaşmazlık varsa, bunların hepsinde Ehl-i Sünnet haklıdır ve doğrudur.

14. Bir konuda yetkili ve vazifeli Sünnî ulema ve müftüler tarafından fetva ve ruhsat verilmişse, o fetva ve ruhsat ile amel eden Müslümana dil uzatılmaz.

15. Ehl-i Sünnete bağlı olmayan, icazeti bulunmayan, ilmî iktidarı yetersiz olan sahte müftülerin fetva ve ruhsatlarına itibar edilmez ve onlarla amel edilmez.

16. Mü'mine kâfir diyenin kendisi kâfir olur.

17. Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble tekfir edilemez.

18. Ehl-i Sünnet dairesi içinde bulunmak, Şeriattan kıl kadar ayrılmamak şartıyla tarikat ve tasavvuf haktır.

19. Ümmet-i Muhammed çeşitlilik içinde sarsılmaz bir vahdet oluşturur (oluşturmalıdır).

20. Bid'ati kendisini küfre düşürmeyen her bid'atçi Müslüman kardeşimizdir.

21. İlmî icazeti olmayan cahiller Kur'ân'dan ve hadîslerden din hükmü çıkartamaz.

22. Cahiller içtihad yapamaz. Mutlak müctehid derecesinde olmayan fukaha da ictihad yapamaz.

23. Ehl-i Sünnete göre din hükümlerinin ve bilgisinin dört ana kaynağı (delili) vardır. Kitab, Sünnet, icmâ-i ümmet, kıyas-ı fukaha. Bunlara edille-i erbaa denir.

24. Mealcilik bir bid'at fırkasıdır.

25. İmamı Eş'arî ve İmamı Mâturidî Ehl-i Sünnetin iki akide (inanç) imamıdır.

26. Yüce Allah kemal sıfatlarla sıfatlıdır ve noksan sıfatlardan münezzehtir.

27. Ehl-i Sünnet ana caddedir (Cadde-i Kübra).

28. Ehl-i Sünnet Sevad-ı Azamdır (Büyük karaltı, büyük topluluk).

29. Ehl-i Sünnet, Kur'ân'ın ve Sünnet'in doğru yorumudur.

30. "Hulefa-i Raşidîn devrinden sonra Kur'ân ve Sünnet'e en uygun İslâm devleti Osmanlı devletidir." (Mekke Şâfiî reisüluleması Zeynî Dahlan).

31. Bir ülkede İslâm medreseleri yoksa, bir ülkede icazetli ulema ve fukaha yetişmiyorsa orada din konusunda cahillik başlar, bid'atler ve aşırılıklar başgösterir, bozuk fırkalar zuhur eder, kaos ve anarşi olur ve Ümmet zelil olur.

32. Hiyerarşisiz toplum olmaz. İslâm'da rühban sınıfı yoktur ama ulema ve fukaha vardır. Müslümanlar dinî konularda ulema ve fukahaya tâbi olmakla mükelleftir.

33. Fıkıh ilmî ve sistemi olmadan, ulema ve fukaha bulunmadan bu devirde İslâm hayata doğru ve düzgün şekilde tatbik edilemez. Fıkıhsız iki rekat düzgün namaz bile kılınamaz.

34. "Mezhepsizlik İslâm şeriatını tehdit eden en tehlikeli bid'attir." (Prof. Dr. SaidRamazan el-Bûtî'nin meşhur kitabının adı.)

35. "Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür." (Zahid el-Kevserî'nin ünlü makalesinin başlığı.)

TELEFONSUZ YAŞAMAK

BU devirde telefonsuz yaşanır mı? Pekâlâ yaşanır, elbette yaşanır. Meselâ bendeniz evimdeki telefonu kapattım ve eskisine nisbetle çok daha huzurlu bir hayat sürüyorum.

Televizyonum da yok. Niye yok? Çünkü benim böyle bir cihaza ihtiyacım yok. Herkesin varmış... Onların bileceği bir iş.

Cep telefonun var mı? Var da onunla da konuşmuyorum. İnanmazsınız belki, numarasını da bilmiyorum. İki sene önce ucuz bir cep telefonu almaya gidiyordum, yolda bir tanıdığım gördüm, bende var, size 30 liraya satayım dedi, aldım.

Lüks, pahalı; marifetli, hünerli, bilgisayarlı, düdüklü, çıngıraklı, zilli, alengirli, raconlu, konuştuğun kimsenin resmini gösteren, dindarlara namaz vaktini bildiren, ezan okuyan, do re mi fa'sı olan, Atatürkçülere Ah Atam vatan ne hallere düştü sen kalk da ben yatam ağıtları söyleyen cep telefonunu ben ne yapayım?

Boş vakitlerimde kitap okuyorum.

Çocukluğumda, gençliğimde böyle telefonlar, bilgisayarlar, televizyonlar, cep telefonları yoktu ve insanlar daha rahat ve huzurluydu.

İlkokula gittiğim yıllarda Bebek'le, Adalar'la santralla konuşuluyordu.

New York'ta metro sürücüsü cep telefonuna mesaj yazarken çarpışma olmuş, vagonlar birbirine girmiş, epey ölü ve yaralı var.

Sekiz on sene oldu. Ankara'dan lüks, pahalı, hızlı bir Mercedes ile İstanbul'a geliyoruz. Arabayı süren dostumuzun yanında oturuyorum. Hız saatte 160 km. ve bizimki cep telefonuna mesaj yazıyor...

Sokaklara bakınız. Vatandaşlar yürürken cep telefonu ile konuşuyor. Bu yüzden de akıntı çağanozları gibi yampiri yampiri yürüyor.

İçmeye ayranı olmayanlar, helaya lüks telefonla gidiyor.

Telefonu ihtiyaçmış, normalmiş... Bazıları için bir dereceye kadar ihtiyaç olduğunu kabul ederim ama normal olduğunu asla etmem.

Cep telefonu baş belasıdır.

Cep telefonu nice kimseler için ihtiyaç değil, statüdür. "Benim cep telefonum en modern, en pahalı, en marifetlisidir..." Ya çok akıllım öyle mi?

Cep telefonu tekniğin son harikasıymış... Bundan yüz sene önce borulu gramofonlar için de böyle deniliyordu.

MEZHEP BİRLİK İÇİN ŞARTTIR

AŞIRI giden bazı kimseler mezhepler puttur diyor, akıllarınca mezhebe bağlı Sünnî Müslümanları putçulukla, şirkle suçluyor.

Böyle diyenler iki kısma ayrılır: Birinciler takma isimler kullanan, kimliklerini gizleyen provokatör ajanlardır.

İkinci kısım: Yanlış düşünen, aşırılık yapan kardeşlerimizdir. Birincileri dışlarız, ikincileri dışlamayız, kardeş biliriz, ezalarına tahammül eder, sabırla karşılarız.

Ehl-i Sünnet dairesi içinde dört hak fıkıh mezhebi vardır. Her Sünnî Müslümanın bunlardan birine bağlı olması, dinini bu mezhebin fıkhına göre uygulaması gerekir.

Fıkıh mezhepleri yıkılır, Müslümanlar fıkıhsız ve mezhepsiz kalırsa ortaya sayısız bozuk mezhep çıkar.

Fıkıh ve mezhep olmadan doğru dürüst iki rekat sahih namaz kılmak mümkün olmaz.

Dört hak mezhebin hükümleri Kur'ân'dan, Sünnet'ten, icmâ-i ümmetten çıkartılmıştır. Herkes, varyantlarıyla birlikte yüz binlerce hadîsi inceleyip kendi kafasına göre din hükmü çıkartamaz.

Mezheplere put diyenler, mezhepli (mezhepçi değil) Müslümanları sapıklıkla ve yoldan çıkmakla suçlayanlar yanlış yoldadır, vahim bir bid'at içindedir.

"Asr-ı Saadet'te mezhep mi vardı? Kur'ân'da mezhep yazıyor mu?" gibi itirazlar gülünçtür, mugalatadır.

Asr-ı Saadette Mushaf da yoktu, o da mı bid'attir?

Biz sünnî Müslümanlar birlik istiyorsak, çekişme ve tepişmelerden uzak kalmak istiyorsak, zilletimizi izzete, esaretimizi hürriyete çevirmek istiyorsak, din konusunda tartışmayı bırakalım ve mezhepli-fıkıhlı olalım.

Telfik-i mezahib yani mezheplerin hükümlerini karmakarışık bir şekilde, işine geldiği gibi, kolaylıklarını cem ederek uygulamak dini oyuncak etmek demektir. Bu tuzağa düşmeyelim.

Birlik mezheple olur, mezhepsizlikle olmaz.

Firaseti olan bunu anlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi