M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Kanunî’nin altın devri

Kanunî’nin altın devri

Kanunî Sultan Süleyman devri. Osmanlı devletinin en güçlü, en satvetli, en tesirli zamanı. Tuna ve Nil iki Osmanlı nehri. Ülkenin bir ucundan öteki ucuna altı ayda gidilemiyor. Akdeniz bir Türk gölü.İslâm orduları Viyana'yı kuşatıyor, Malta'yı kuşatıyor. Devletin "Habeş eyaleti" var. Somali, Fizan, Büyük Sahra...Hint Okyanusu. Budin'de ezan okunuyor, mahkemesinde kadı hüküm veriyor. Osmanlı donanması Nice'i muhasara ediyor. Kuzeyde Ukrayna stepleri. Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Şam-ı şerif, Kuds-i şerif, Haleb-i şahba, Darüsselâm Bağdad, Kahire...Osmanlı'nın büyük şehirleri saymakla bitmiyor. İstanbul sebillerinde Atina balından yapılmış şerbetler dağıtılıyor. Haçlı zulmünden kaçan Yahudiler hürriyet ve refah ve güvenlik içinde yaşıyor. Hıristiyan reayanın sayısı Müslümandan çok. Herkes hür, herkes güvende. 1544'te İstanbul'a gelen rahip Morand seyahatini anlattığı kitapta "İstanbul'da bir adam avucunu altınla doldurup kalabalık çarşı pazarlarda dolaşsa, kimse yan gözle bakamaz..." diyor. Öylesine güven, öylesine adalet var.

Her yerde İslâm medreseleri var.

Her yerde tasavvuf tekkeleri var. Tarikatlar olgun Müslüman yetiştirmek için çalışıyor.

Devlet ve Ümmet iki kanatla uçuyor. Şeriat kanadı, tarikat kanadı.

Camiler vakit namazlarında doluyor. Padişah'tan en aşağıdaki dilenciye kadar her Müslüman sabah namazından bir saat önce kalkıyor, namaza hazırlanıyor.

Topluma ahlâk, fazilet, hikmet hakim.

Adalet mülkün temelidir ilkesi lafta değil.

Bir isteği, bir şikayeti olanlar Topkapı sarayına gidiyor, Divan'a müracaat ediyor. Padişah tepedeki pencereden seyrediyor.

Adalet adalet adalet... Alabildiğine adalet.

Hikmet hikmet hikmet...

Şeriat ve tasavvuf... Tek kanatla uçulmaz.

O tarihte Osmanlı dünyanın en güçlü devleti. Devlet değil, bir "Milletler Birliği."

Bugünkü mânâda demokrasi yok ama adalet var, güvenlik var, hürriyet var, huzur var, âsâyiş var.

Şeriat var, tarikat var.

Ulemâ ve meşayih icazetli...

Şeriatsız tarikata izin yok.

Tekkelerde önce yatsı namazı kılınıyor, namaz tesbihatı yapılıyor, sonra tarikat ezkar ve evradı.

Şeyhülislâm Ebussuud Efendi hâlâ okunan büyük bir tefsir yazıyor Arapça.

Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki Yahya Efendi dergahının şeyhi Padişahın süt kardeşi.

Padişah fetvasız bir iş yapmıyor.

Devlet Şeriatla idare ediliyor. Örf hukuku var ama Şeriata aykırı değil.

Avusturya hükümdarının elçisi Busbecq Sultan Süleyman'ın huzuruna Amasya'da çıkıyor. Otağı hümayunda Padişah tahtına oturmuş, sağında solunda ümera, ulemâ, büyük bürokratlar var. Busbecq kitabında "Bunlar içinde, bulunduğu mevki ve makama ehliyet ve liyakatiyle ulaşmamış bir tek kimse yoktu" diyor.

Osmanlılar Süleymaniye'yi yapıyor. Nice büyük camiler, köprüler, kervansaraylar, darüşşifalar, medreseler, imaretler...

İslâm'ın altın günleri.

Elbette günahlar, kusurlar, hatalar var ama galib olan, ağır basan sevaplar, hayırlar, hasenat.

Öylesine incelik var ki, Süleymaniye vakfiyesine "İmamların eşlerinin güzel olması" şartı konuluyor. Gözleri namahreme bakmasın diye.

Hiç kimse aç kalmıyor. Parası olmayan imarete gidiyor, ekmek yemek bedava.

Yolcular kervansaraylarda üç gün bedava yiyip içiyor, atlarına ve develerine de ücretsiz bakılıyor.

İstanbul'da sadaka taşları var. İçleri oyuk taşlar. Yanından geçen paralılar içine biraz para atıyor. Parasızlar ellerini sokup biraz para alıyor. Paranın hepsini alan yok.

Şairler, edibler, tarihçiler, bilgeler... Hattatlar, mimarlar, musikişinaslar... Din âlimleri, şeyhler... Kamil mürşidler... Fazıllar, mürüvvetliler, salihler....Dua ehli...Rical-i gayb... Gavs, kutublar, büdela, nüceba, imamân, üçler, yediler, kırklar...

Ümmet'in bütün kadınları tesettürlü. Başı açık bir tek İslâm kadını yok. Yahudi ve Hıristiyan kadınlar da tesettürlü.

Dört cihette, üç kıt'ada cihad var, i'lâ-i kelimetullah yapılıyor. Allahu Ekber Allahu Ekber...

Emr bi'l-mâruf nehy 'ani'l-münker.

Ya Rabbi ne günlermiş o günler, nereden nereye gelmişiz.

Zombilikten arındırma

Türkiye halkının bir kısmı (acaba yüzde kaçı) zombileştirilmiştir. Daha kaba ve açık Türkçeyle canlı cenaze haline getirilmiştir. Canlı cenaze tabirini ağır mı buldunuz?Öyleyse, uyur gezer yapılmıştır.

Milyonlarca vatandaşı (on milyonlarca olmasın?) bu hale kimler, hangi kurumlar getirmiştir?

1. Tevhid-i tedrisat, yani resmî ideoloji eğitimi.

2. Büyük medya.

3. Toplum.

4. Çeşit çeşit yozlaşmalar.

5. Aile içi eğitim.

Bir vatandaş düşünün, yedi yaşından yirmi beş yaşına kadar bozulmuş, zombi haline getirilmiş. Kafasının içi ön yargılarla, büyük küçük binlerce yanlışla dolu. 18 senelik bu tahribat nasıl tamir ve tedavi edilecek? Ona gerçekleri yazan bir kitapçık vereceksin, oku bunları düzel diyeceksin... Bundan daha saçma ve aptalca bir tedavi olamaz. Bu kişinin yıllarca sürecek çok ciddî bir anti-zombi rehabilitasyon tedavisi görmesi gerekir.

Türkiye'de büyük sayıda vatandaşa böyle bir rehabilitasyon tedavisi uygulayacak kaç uzman ve vasıflı kişi ve kurum vardır?

Ülkemizde bir yalanlar saltanatı hüküm sürmektedir.

Tarih kültürümüz yalanlar kumkumasıdır.

Ülkemizi, halkımızı, devletimizi doğru dürüst tanıyor, biliyor muyuz?

Geçmişimizi biliyor muyuz? Halimizi biliyor muyuz... Bunları bilmeyenlerin geleceği parlak olmaz.

Biz yazılı, edebî zengin kültür Türkçesini kaybetmişiz. Türkçesiz bir Türkiye köy olmaz, kasaba olmaz.

Lise bitirme ve bakalorya (olgunluk) imtihanları yapılmayan bir Türkiye'de yaşıyoruz.

Türkiyeliler atalarının mezar taşlarını okuyamıyor. Böyle korkunç bir cehalet hangi ülkede vardır?

Şehir ve medeniyet kültürü gitmiş, yerine kırsal kesim ve varoş anti-kültürü hakim olmuş. Böyle bir gecenin sabahı olur mu?

Doğru dürüst bilgi ve kültür yok... Ahlâk ve karakter yok... Estetik, sanat, güzellik yok...

Bayağılık, âdilik, seviyesizlik yaygın hale gelmiş.

Öldürülen 17 yaşındaki liseli kızın ojeli tırnakları takma imiş...

Bugünkü büyük medya ile Türkiye düze çıkabilir mi? Çıkar diyenin alnını karışlarım.

Şu Atatürkçülere bakınız...Şu İslâmcılara (İslâm'ı tenzih ederim) bakınız... Şu aydın geçinen güruh-i lâyüflihûna bakınız.

Evet Türkiye'de gerçekten bilgili kültürlü, gerçekten ahlâklı karakterli, gerçekten estetik boyutuna sahip yeterli miktarda vatandaş olmadıkça kurtuluş murtuluş olmaz.

Dışarıdan adam ithal edemeyeceğimize göre ülke çapında bir zombilikten arındırma seferberliği ilan edilmelidir.

Bu iş nasıl yapılabilir? Beş on ehil kişi rapor yazsınlar, çare, çözüm ve tekliflerini bildirsinler.

Müslümanlar "Biz elhamdülillah zombi değiliz..." demesinler. Milyonlarca Müslüman da zombileştirilmiştir.

1. Onları derin devlet, resmî ideoloji, Tevhid-i Tedrisat zombileştirmiştir.

2. Hepsini kasd etmiyorum ama bir kısım cemaatler, hizipler, fırkalar zombileştirmiştir.

3. İçimize sızan casuslar, ajanlar, insî şeytanlar...

4. Böl parçala ve hükm et prensibi uyarınca...

Maalesef bu ülkede bakan fakat görmeyen, duyan fakat duyduğunu algılamayan, okuyan lakin okuduğunu anlamayan, bilir gibi görünen bilmeyen büyük sayıda zombi vardır.

İlk, ön hazırlık tedavisine şöyle başlanabilir:

Bunlara mutlak gerçekler çok kısa metinler halinde ezberletilecek, ezberlenen bu bilgiler tartışmaya açık olmayacaktır.

Bunun ardından yıllarca sürecek asıl rehabilitasyon tedâvisi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi