M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İki tip Müslüman

İki tip Müslüman

İki okur-yazar Müslüman var. Birincisinin özellikleri şunlar:

1. Din tahsili yapmamış yani icazetli alim ve fakih değil ama gerçek icazetli ulemaya ve fukahaya bağlı mukallid ve itaatli bir Müslüman.

2. Küçük hacimli, fakat yeterli bir ilmihal bilgisine sahip.

3. İtikadı sahih... Allah'ı kemal sıfatlarla sıfatlı biliyor ve noksan sıfatlardan tenzih ediyor. Kur'ân, melekler, peygamberler, ahiret, kabir alemi, hesap kitap konusundaki bilgileri hep doğru.

4. Bilmediği, öğrenmesi gereken bir bilgi için gerçek icazetli müftülere başvuruyor, fetva alıyor.

5. Ahlâk-ı Kur'ân, Sünnet ahlakına uygun. Selef-i Salihin yani Sahabe-i Kiram, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn efendilerimizi örnek alıyor.

6. Müctehidlik taslamıyor. Dört fıkıh mezhebinden birine bağlı, dini onun hükümlerine göre uyguluyor.

7. Kur'ân'ı kendi hevasına, re'yine göre yorumlamıyor. İcazetli müfessirlerin yazmış olduğu muteber tefsirleri okuyor.

8. Nefsi kemale ermemiş, ilmi de yeterli olmadığı için kâmil bir mürşide bağlanmış, onun direktiflerine uyuyor, nasihatlerini kabul ediyor.

İkinci Müslümana bakalım:

1. İlim tahsil etmemiş, icazetli alim ve fakih olmamış ama kendisini müctehid zannediyor ve cehaletine rağmen din hakkında ulu orta konuşuyor, dinî konuları mıncıklayıp duruyor.

2. Mezhep kabul etmiyor, kendi kafasına göre Kur'ân'dan hüküm çıkartıyor ve yanılıp duruyor, hem de yanıltıyor.

3. Kamil bir mürşide bağlanan kardeşlerini sapık kabul ediyor.

4. İtikadı bozuktur; Allah'a noksan sıfatlar yakıştırıyor, ya bid'ate yahut küfre düşüyor.

5. İçlerinde yanlış, saptırıcı, yanıltıcı bilgiler bulunan kitapları okuyor ve aklı her gün biraz daha karışıyor.

6. Nazik, kibar, âdil, münsif (insaflı), mürüvvetli bir insan değil; kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyenleri hemen kolayca müşrik ve kafir ilan ediveriyor. Kaba, galiz, aşırı, hoyrat, haşin, insafsız, adaletsiz bir kimse.

7. Çok konuşuyor, söylediklerinin bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış.

8. Bir rehbere, kılavuza, mürşide muhtaç olduğu halde bu ihtiyacını kabul etmiyor, ben bana yeterim diyor.

Şimdi soruyorum: Bu iki tip Müslümanın hangisi hayırlıdır?

Elbetteki birincisi, Osmanlı İslâm uygulamasında birinci tip Müslümanlar yetiştirilirdi ve bu sayede Devlet-i Aliye-i Osmaniye üç kıt'ada bir İslâm barışı kurabilmişti.

Birinci tip Müslüman birlik Müslümanıdır. İkincisi kaos, tefrika, anarşi, çekişme, şemâtet (sövüp sayma), anlaşmazlık, uzlaşmazlık Müslümanıdır.

Birinci sınıf Müslümanın dört din delili vardır: Kur'ân, Sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukaha. Bunlara Edille-i Erbaa denir.

Birinci sınıf Müslüman alimleri, fakihleri, bilenleri, kamilleri taklid eder, mukalliddir. İkincisi kendi başına buyruktur, şeytanî bir hürriyete sahiptir.

Bu Müslüman memlekette gerçekten hür olmak, dalalet ve zulüm zincirlerini kırmak, izzetli bir hayat sürmek, dinimizi yaşabilmek, hem halkımıza hem insanlığa hizmet etmek istiyorsak birinci tip Müslümanlar yetişmesi için çalışmalıyız. Ancak onlarla İslâmî disiplin olur, birlik ve beraberlik olur. Birlikten de kuvvet doğar.

Memlekette böyle Müslümanları çekip çevirecek bir Müslüman lider kadrosu olmalıdır:

1. İcazetli gerçek ulema.

2. İcazetli gerçek fakihler.

3. İcazetli müfessirler.

4. İcazetli muhaddisler.

5. İcazetli gerçek müftüler.

Bunların başında da Şeyh Şâmil, Şeyh Abdülkadir Cezairî, SultanSelahaddin Eyyubî gibi gerçek ümera bulunmalıdır.

Bugünkü tezebzüb, parçalanma, çekişme, nifak, şikak, tefrika, iç savaş içinde Müslümanlar kurtulamaz.

Türkiye'yi kurtaracak Müslümanlık medenî Müslümanlıktır, İslâm'ın bedevî yorumu değildir.

Muvahhid Müslümanları müşrik ve kafir ilan eden, mallarını ganimet bilen, canlarını ve kanlarını heder ilan eden bedevî zihniyet bizi zafere değil, hezimete götürür.

İslâm dini terörü kabul etmez.

Müslümanlar yapıcı ve müsbet çeşitlilik içinde sarsılmaz bir birlik oluşturmalıdır.

Şimdiye kadar belki on kere yazmışımdır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Yaşadığı devirdeki İmam-ı Kebire biat etmeyen kimse sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olur" buyurmaktadır.

Doğru Müslüman olalım... Kur'ân, Sünnet, Cemaat Müslümanı olalım... Ahlaklı, faziletli, hikmetli Müslüman olalım... Biatlı Müslüman olalım.

Biatsizlik zamanımızın en büyük ve öldürücü bid'atidir.

Hangi fırka ve meşrebten olursa olsun, din sömürücüleri haydutların, eşkıyanın, eşrarın en alçağı ve rezilidir.

Dinimizi bozmak isteyenlere, Müslümanları bozmak isteyenlere yazıklar olsun!..

Kısa sözler
* Cebinde faizli banka kredi kartı bulunduran Müslüman sanki radyasyon saçan küçük bir atom bombası taşır gibidir.

* Dünyanın en akıllı çocuğunu bu eğitim sistemine teslim ediniz. Bir sene içinde zavallıyı zekâ özürlü yaparlar.

* Memleket çok iyiye gidiyor... Mesela okullarda uyuşturucu kullanma yaşı 10'a düştü... Mesela çocuklar sekiz yaşında büluğa ermeye başladı... Mesela zina suç olmaktan çıkarıldı...

* Herif fâsık ama imanı var. Bir gece yatağa imanlı yatmış, sabahleyin imanı gitmiş... Müezzin efendi hoparlörü sonuna kadar açmış, 120 desibellik bir ses ile haykırmış. Fasık herif gece içmişmiş, sabaha doğru sızmışmış, ezana küfr etmiş, kafir olmuş. Aferin sana Müezzin efendi!..

* Tesettürlü Binnaz kocaman bir yün yumağı yapmış, saçının üzerine koymuş, üzerine rengarenk bir eşarp bağlamış. Böylece saçları deve hörgücü gibi olmuş. Peygamber ne buyurmuş: "Saçlarını deve hörgücü gibi yapan kadınlar Cennetin kokusunu duyamayacaklardır. Halbuki Cennetin kokusu çok uzaklardan duyulur..."

* Hindistan'da ateş yiyen fakirler varmış. Ya bizde... Haram kazançlar Cehennem ateşi değil midir? Ne çok yiyen var...

* Aaa o zat hep uçuyormuş. Yabani kaz mıdır mübarek...

* Bir oturuşta yedi kişilik yemek yemiş, Peygamberin "Mü'min bir mideyle, kafir yedi mideyle yer" hadisine mâsadak olmuş.

* Liseli kız "Anne ben Sevgilere gidiyorum, birlikte ders çalışacağız" diye çıkmış, bir yığın dolap çevirmiş.

* Yerli turist eski bir kabristana gitmiş, atalarının Türkçe mezar taşlarını okuyamamış.

* Dünün züğürtleri bugün "Senin gökdelenin mi yüksek, benimki mi yüksek..." diye birbirine caka satıyormuş.

* İtalya'dan beş bin dolara lüks palto getirtmiş; köydeki bir akrabası sefaletten ölmüş.

* Kanaatkâr fakir tarhana çorbası, bulgur pilavı pişirmiş, üzerine üzüm hoşafı... Bir afiyetle yemiş, çok mutlu olmuş, şükretmiş.

* Madam Görmemişof'un boğazına suzi balığı yerken kılçık batmış, ameliyatla çıkartılmış.

* Adam haram parayla zengin olmuş. İlk işi çocuklarının annesi emektar hanımı boşayıp Moldavyalı bir yosma almak olmuş.

* Mösyö Türedi, kimse görmeden lüks kravatını, sanki rüzgar çevirmiş gibi çevirmiş, markası görülmüş...

* Mösyö Gospodin yiye yiye iyice semirmiş, zayıflamak için hastahaneye yatmış, yirmi bin lira ödemiş.

* Dini bütün Umrevî bey gece üçe kadar Densiz TV'de din aleyhtarı bir açık oturum seyr etmiş, sinirleri bozulmuş, sabah namazına kalkamamış.

* On bir ay boyunca her haltı yemiş, bile bile günah işlemiş, haram kazanç ve servet elde etmiş, sonra umreye gitmiş, pir ü pâk döndüğünü sanmış.

* Lüks meraklısı Fâsık bey ayda on bin lirayla geçinememiş. Kanaatkâr ve mütevekkil fakir 600 liraya geçinmiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi