M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Sevadı Azam Dairesinde Olmak

Sevadı Azam Dairesinde Olmak

Şu inanç ve düşüncelere bakınız: Kur'andaki tesettür emri ve farizası tarihselmiş, bugün geçerli değilmiş...

Beş vakit namaz eskidenmiş, bugün geçerli değilmiş...

Enflasyon miktarı riba alınırmış...

Kurban kesmek yerine sadaka verilebilirmiş...

İslam'da kaza kader yokmuş...

Şefaat yokmuş...

Kabirde sorgu melekleri yokmuş...

Ezan Türkçe veya Kürtçe okunmalıymış...

Namaz Türkçe tercümeyle kılınmalıymış...

Daha bunlar gibi yüzlerce hezeyan...

Böylelerine kalsa ortada din kalmayacak, yerine uyduruk bir hümanizma ve ideoloji getirilecek...

Kur'ân'da kesin muhkem farzlar, emirler, haramlar, yasaklar vardır. Bunları inkar eden dinden çıkar, mürted olur.

Peygamberimizin mütevatir veya manen mütevatir sünnetini ve hadislerini inkar eden de dinden çıkar.

Şeriat Kur'an ve Sünnetten çıkartılan din hükümlerinin tamamına verilen isimdir. Şeriat kutsaldır, onu inkar eden Müslümanlığı inkar etmiş gibi olur.

Şeriat'ın kutsallığını anlamak için vaktiyle Yahudi Moiz Kohen Tekin Alp'in "Kahr Olsun Şeriat" diye haykırmış olduğunu hatırlamak bile yeterlidir.

Namaz, oruç, zekat, hac hükümleri Şeriattır.

Ben Müslümanım ama Şeriatı istemiyorum demek ne korkunç bir mantıksızlıktır.

Şeriatın kesin hükümleri ayıklama kabul etmez. Şeriat bir bütündür, bütün olarak kabul edilmelidir.

İslam düşmanlarının arzu ve emirlerine uyarak Şeriat hükümlerinde, Peygamber sünnetinde ve hadislerde ayıklama yapmak büyük bir hıyanettir.

Mükellef olmak için insanda akıl olması gerekir ama akıl putlaştırılamaz. Akılcılık (rasyonalizm) başka şeydir akıllı olmak başka şey. Akılcı akıllı değildir.

İslam'ın bazı hükümlerini hayata uygulayamamak başka şeydir, onları inkar etmek başka şey.

Fazlurrahman bozuk bir kimsedir. Onun peşine düşen Mevla'yı değil, belasını bulur.

Sevgili Müslüman kardeşlerim!.. Dini konularda Sevad-ı Azam'dan (Büyük cemaat) ayrılmayınız.

Cumhur-i ulema yolundan ayrılmayınız.

Taqiyye yapan reformculara, değişimcilere, yenilikçilere, BOP'çulara, Fazlurrahmancılara, Kaderi inkar edenlere, Sünnet ve hadisleri ayıklayanlara inanmayınız, onların tuzaklarına düşmeyiniz.

Her devirde Peygamberimizin icazetli sadık vekilleri, varisleri, halifeleri vardır. Onlar Şeriattan kıl kadar ayrılmazlar. Aklı olan bu mübarek zevatın eteğine yapışır.

Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim, ılımlı İslam, BOP, Fazlurrahmancılık, Tekfiriyye, Hadis Ayıklama gibi fırkalar bozuk fırkalardır.

Müslüman!.. İki ayağın da Sevad-ı Azam dairesinde olsun.

Cenab-ı Hak imanımızın ve itikadımızın sıhhatini korusun. Amin.

*(İkinci yazı)
Başı Açık Padişah

Kanuni Sultan Süleyman filmi yapmışlar. Ortada başı kabak Padişah, etrafında ağızlarında, kulaklarında harem kadınları aile fotoğrafı çektirtmişler. Güler misin, ağlar mısın?.. Osmanlı İslam terbiyesinde bir erkeğin başı açık görünmesi çok ayıptır. Koskoca Padişah özel hayatında bile açık baş olmaz. Devlet işlerine bakarken başında kavuk olur, haremde takke veya arakiye takar.

Batı Frenk görgüsünde saygı göstermek için baştaki şapka çıkartılır. İslam terbiye ve görgüsünde ise erkeğin başının örtülü olması şarttır.

Namazın adab ve sünnetlerine riayet eden Müslüman erkekler bugün bile başlarına sarık, imame, takke, arakiyye, külah gibi serpuşlardan birini geçirmiş oldukları halde ibadet ederler.

Namazda serpuşun efdali taylasan sarıktır.

Cuma namazlarında, diğer namazlarda camilerimizdeki cemaatin çoğunluğu baş açık namaz kılıyor. Böyle bir şey sünnete ve adaba aykırıdır.

Hatta aykırı fikir ve inançları olan bir zat özel Cuma namazları kıldırıyor, başı açık hutbe okuyor, başı açık imamlık yapıyormuş. Fesubhanallah, ne günlere kaldık!

Bendeniz bazen bir camiye gidiyorum, namaz kılınmış, cemaat dağılmış, küçük bir grup namaz kılıyor, imamın başı kapalı ise arkasındaki safa katılıyorum. Başı açık ise katılmıyorum, ayrı kılıyorum.

Namazın edeb ve sünnetlerinden birini laubali olarak, ibadeti hafife alarak (tehavün) terk etmek çok ayıp ve utanılacak bir şeydir.

Diyanet camiası bu konularda halkı uyarıp aydınlatmıyor.

Bence bilhassa şu aşağıdaki konularda namaz kılan Müslümanlar uyarılmalı, bilgilendirilmelidir.

Bir: Küçük su döktükten sonra istibra (temizlenme) meselesi. Bunu bilmeyip tuvalete gittikten sonra hemen abdest alanların abdesti bozuluyor.

İki: Niyet meselesi. Niyet kalple olur. En doğrusu iftitah tekbirini alırken yani Allahüekber diyerek namaza başlarken kalpte niyet olması, niyetin yapılmasıdır. Diliyle niyet ediyor ama kalbi başka tarafta, böyle niyet olmaz.

Üç: Secdelerde ayak parmaklarının kıvrılarak ayak altından bir kısmının yere değmesi. Çünkü Şeriata göre ayaktan maksat, üstü değil, altıdır. Camilerde secde ederken ayaklarını yerden kaldıranları bile görüyorum...

Dört: Farz namazları cemaatle kılmanın ihtiyari (ister cemaatle kılar isterse kılmaz) değil, mecburi olduğu, yirmi küsur şer'i özür dışında cemaati terk etmenin doğru olmadığı.

*(Üçüncü yazı)
Fransa'da Peçe Yasağı

11 Nisan 2011 Pazartesi günü Fransa'da Müslüman kadınlar için peçe yasağı yürürlüğe girdi.

Bu yasak vahim bir insan hakları ihlalidir.

Bu yasak eşitlik prensibine aykırıdır. İsteyen kadınların çıplaklar kamplarında anadan doğma üryan gezebildikleri, denize girebildikleri bir ülkede inançlarından dolayı mü'mine kadınlara böyle bir yasak koymak büyük bir zulümdür.

Böyle bir yasak Batı medeniyetinin yüz karasıdır.

Fransa'da altı milyon Müslüman yaşadığı rivayet ediliyor.

Bu yasak Siyonistlerin işidir.

Kadınların bir kısmı bikini mayo ile denize girebiliyor da, arzu eden Müslüman kadın niçin örtünemeyecekmiş?

İngiltere'de Müslüman kadınlar isterlerse peçeyle dolaşabiliyor da, Fransa'da niçin dolaşamayacakmış?

*(Dördüncü yazı)
Deprem Gibi Sorular

Deprem olsa ne yapacağımızı biliyor muyuz?.. Depremde on binlerce binanın yassıkadayıf gibi çökeceğini uzmanlar açık açık bildiriyor, acaba bizim binamız çökecek mi, çökmeyecek mi?.. Bina sarsıldı, çatladı, yana yattı ama yıkılmadı ve biz ailemizle birlikte kendimizi sokağa attık, bizim gibi milyonlarca İstanbullu sokağa fırladı, nereye çadır kuracağız, ne yiyip içeceğiz, tuvalet ihtiyacımızı nasıl halledeceğiz, yaralılar nasıl tedavi edilecek?.. Büyük depremde dev şehrin yirmi bin yerinde yangın çıkacakmış... Sokaklar yıkıntılarla dolu... Bu yangınlar nasıl söndürülecek?.. Türkiye Japonya değil, deprem sonrasında yağmacılık başlayacak. Bu facia nasıl önlenecek?.. On binlerce cenaze nereye gömülecek?.. Milyonlarca insanın çadır kurabileceği büyük parklar, korular, yeşil alanlar, meydanlar var mı?.. Deprem sonrası emperyalist ve sömürgeci dış güçler yardım bahanesiyle ülkemizin bir kısmını işgal etmek isteyeceklerdir. Bu belayı nasıl savacağız?.. Ve saire ve saire...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi