M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Son Suikast Teşebbüsü

Son Suikast Teşebbüsü

Başbakanın otomobiline ve koruma kafilesine otomatik silahlarla ateş açıldı, bomba atıldı, bir polisimiz öldü... Başbakan otomobilinde değildi, o esnada helikopterle seyahat ediyordu... Bu suikast teşebbüsü Kastamonu gibi sakin ve huzurlu bir vilayetimizde oldu... Ölen polise rahmet diliyorum... Başbakana ve korumalarına da geçmiş olsun...

Acaba bu suikastın ardında hangi güç(ler) var? Bazıları hemen PKK diyecektir. Bu pek minik bir ihtimaldir. PKK'nın başının İmralı Ada'daki hapishaneden çıkartılıp ev hapsine konulması görüşülür veya düşünülürken onun böyle bir saldırıya izin vermesi pek makul olmaz.

Bu son saldırıyı bazı "fidancıklara" yaptırtmış olabilirler...

Çağdaş ve aşırı laik gazeteci Uğur Mumcu, otomobiline bomba konularak paramparça edildiğinde, cinayeti Müslümanların üzerine atıvermişlerdi. Sonradan anlaşılmıştı ki, Mumcu PKK gölgesinde uyuşturucu ve silah ticareti yapan derin güçler hakkında bir yazı hazırlıyormuş. Nitekim, araştırma için evine gelinmiş, bilgisayarının hard diski alınmıştı... PKK'yı bitirmekle vazifeli birtakım güçlü kişiler terörün bitmesini hiç istemiyorlarmış. Çünkü terörün toz dumanı içinde yüz milyarlarca liralık beyaz (uyuşturucu, eroin, kokain vs) ticareti, silah ve cephane kaçakçılığı ve daha bir sürü kirli işler yapılıyormuş.

Türkiye'deki terör hareketlerinde Siyonizmin, Ermeni emperyalizminin, ülkemizi parçalamayı amaçlayan derin güçlerin parmağı olduğunu düşünüyorum.

Ülkemizde keşke şöyle manzaralar görülebilse:

Cumhurbaşkanı ailesi ile birlikte kendi özel otomobili ile Beypazarına tatil yapmaya gitmiş. Refakatinde sadece iki koruma var. Onlar da uzaktan ve kendilerini belli etmeyecek şekilde takip ediyorlar. Devletin başkanı Beypazarı cadde ve sokaklarında geziyor, eski evlerin fotoğraflarını çekiyor, hatıra eşyası alıyor. Herkes bunu normal karşılıyor. Vatandaşlar uzaktan hafifçe selam veriyor, Cumhurbaşkanı da başıyla hafif bir hareket yaparak selamı alıyor...

Yahut aynı şeyi Başbakanımız için düşünebiliriz. O da yanında iki koruma olduğu halde Beyoğlu'na geliyor, geziyor, alış veriş yapıyor, bir yerde yemek yiyor. Kimse rahatsız etmiyor, bazıları kısık sesle aaa Başbakan buradaymış diyor. Fark edilir edilmez selamlar, tebessümler...

Ya Rabbi şu güzelim ülkemiz cadı kazanına döndü. Vatanımızı bir açıdan cehenneme çevirdiler.

Huzur, güven, asayiş çok sarsıldı ve bozuldu.

Siyasi terörün yanında başka bir sürü terör daha var.

Trafik terörüne her yıl binlerce kurban veriyoruz.

Genel ve yoğun kokuşma da bir tür terör değil midir?

Yeşil sahalar, ormanlar, çalılıklar yok ediliyor. Bu da bir tür terördür.

Ya çirkin yapılaşma terörü?.. Evet her çirkin bina bir terördür.

Kokuşma en büyük terör!..

Yakın tarihimizde beş bin Kürt köyü tahrip edilmiş, halkı göç ettirilmiştir. Bu korkunç bir terör değil midir?

Kendi vatandaşlarına insan pisliği yedirenler eserlerine baksınlar.

Artık Kürt kökenli vatandaşlarımıza hayli hürriyet ve serbestlik verildi ama terör bitmiyor.

Ahir zaman fitneleri çoğala çoğala sürecektir.

*(İkinci yazı)

Suriye Gezisi Projesi Suya Düştü

BİR yıldan beri dört dostumla bir Suriye seyahati yapmak istiyordum. Uçakla yakın Türk şehirlerinden birine gidecek, sonra otomobille Haleb'e geçecek, oradan Hama, Humus ve Şam'a... Haleb'te M. Kemal Paşa'nın kalmış olduğu Baron otelinde gecelemeyi düşünüyordum. Yemekleri lüks ve turistik lokantalarda değil, çevirme (döner kebap) dükkanlarında ve halk lokantaları ve kebapçılarında yiyecektik. Şam'a gidip de Hamidiye kapalıçarşısında Keşkül-i Fukara yemeden de olmaz.

Birkaç tekkeye uğrayıp zikir seyretmek... Taşıyabileceğim kadar el sanatı eşyası almak... Halep ve Şam müzelerini gezmek...

Ulemadan ve meşayihten birkaç zatı ziyaret edip dualarını almak...

Maalesef artık şu günlerde Suriye seyahati yapamayız. Durum malum.

Peki nereye gidebiliriz?.. Gürcistan olur. Makedonya da olur. Arnavutluk da...

Geçenlerde Eyüpte Şeyh Nazım'ın müridi Türkçe bilen bir Dağıstanlı ile tanıştım. Oraya geldiğimizde bizi gezdirmeyi taahhüt etti. Dağıstan'a da gidebiliriz.

En kolayı sanırım Gürcistan. Bir kere Batum'a gitmiştim ama vakit yeterli değildi, iyi gezememiştim. İnsan bir yere gidince mutlaka müzesini gezmeli ve oradan sanatlı bir iki parça hatıra eşyası almalı. İlle de pahalı ve lüks bir şey olması gerekmez. Sanatlı bir çömlek de olabilir.

Yabancı bir ülkeye gidince, gezdirecek ehil birini bulmak şart. İnsan kendi başına gezemiyor. Rehberlik yapacak kimsenin kültürlü olması, sanattan anlaması gerekir. Bazen bir rehber buluyoruz, yaşadığı şehrin müzesine hiç gitmemiş, yerini bile bilmiyor. Kimisi de antikacı ve sahaf dükkanlarından habersiz. Böyleleri iyi rehberlik yapamaz.

Gürcistan'da bazı eski İslam köyleri resmi merasimle toptan Hıristiyanlığa geçmiş diye duydum. Böyleyse Müslümanlar açısından durum vahimdir.

Ülkemizde büyük sayıda Gürcü kökenli Müslüman vatandaş var, onların temsilcisi durumunda olan bazı kişilerle görüşüp bilgi almak istiyorum.

Dağıstan, Sovyetler Birliği zamanında Marksist ateist rejime direndi. Orada durum o kadar kötü değil diyorlar.


*(Üçüncü yazı)

Hatemülfukaha Ömer Nasuhi Bilmen Hazretleri

HATEMÜLFUKAHA, Fatih dersiamlarından, eski İstanbul Müftüsü, eski Diyanet Reisi, Kur'an müfessiri, "Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu" müellifi, milyonlarca nüsha satılan "Büyük İslam İlmihali" ile İslam'a ve Ehl-i Sünnete hizmet etmiş, ahlak-ı hamide sahibi, hadim-i Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye, 'amil alim, gerçek fakih ve müftü, gerçek "Hocaların Hocası" Erzurumlu Ömer Nasuhi Bilmen hazretlerinin 1959'da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanmış 300 sayfalık "SUALLİ CEVAPLI DİNİ BİLGİLER" (Müftülük, vaizlik ve hayrat hademeliği imtihanlarına girecekler için yardımcı kitap) adlı gerçekten çok müfid (faydalı) ve hayırlı kitabını okuyorum. O tarihlerde Diyanet Ehl-i Sünnet İslamlığına hizmet ediyordu. Maalesef aradan geçen elli küsur yıl içinde Başkanlığa baskılar yapıldı, sızmalar oldu ve Ehl-i Sünnet ve Cemaate aykırı bazı sapmalar görüldü. Derin güçler Diyanet'i Sünnilik dairesinden çıkartıp mezhepler üzeri Fazlurrahmani bir kurum haline getirmeye çalışıyor. Bu yolda hayli sinsi faaliyet yapılmış, adımlar atılmıştır.

Bugünkü bozuk reformcuların,

dinde yenilikçilerin,

dinde değişimcilerin,

BOP'çuların,

mezhepsizlerin,

telfik-i mezahip taraftarlarının,

Kemalizm ideolojisi ile Din-i Mübin'i bağdaştırmaya çalışan bid'atçilerin,

Diyalogçuların,

Fazlurrahmancıların,

Sinsi ve gizli Mutezile mezhebi mensuplarının ve diğer bilcümle fırak-ı dallenin; merhum Ömer Nasuhi Bilmen ve Ahmed Davudoğlu el-Ezheri, Manastırlı İsmail Hakkı, Hacı Mehmed Zihni, Şeyhülislam Mustafa Sabri Tokadi, Muhammed Zahid Kevseri Düzcevi, Beyrut ulemasından Yusuf İsmail en-Nebhani, Mekke Şafii reisülüleması Ahmed Zeyni Dahlan ve benzeri Efendiler gibi Ehl-i Sünnet alimlerinin İslami anlatım ve yorumlarına uymayan inançları, görüşleri, ictihadları, fetvaları batıldır.

Ehl-i Sünnet Müslümanları İslam'ı icazetli gerçek fakihlerden ve ulemadan öğrenmelidir.

Zamanımızda bunların başında Ömer Nasuhi Bilmen hazretleri gelir.

Allah ona ve bütün icazetli ulema ve fukahaya rahmetiyle muamele buyursun. Böyle sadık ve rasih alimler bizim veliyyinimetlerimizdir. Dini konularda onlara tabi olmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi