M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Sömürülmeye Yatkın Müslümanlar

Sömürülmeye Yatkın Müslümanlar

Türkiye hem bağımsız bir ülkedir, hem de büyük bir sömürgedir. Madalyonun bir yüzünde bağımsız, öbür yüzünde sömürge.

Selanik 1912'de elimizden çıktı, Anadolu büyük bir Selanik yapılmak istendi.

Yapılabildi mi?

Bu soruya ben değil siz cevap verin.

İstanbul şu anda büyük bir İslam şehri mi, yoksa Büyük Selanik mi?

Bir ülkenin halkı sömürülebilir durumda kaldıkça, o ülke üstü kapalı da olsa sömürge olmaktan kurtulmaz.

Müslüman çoğunlukta İslamî bağımsızlık, İslamî hürriyet şuuru ve idraki var mı?

Esir sürülerine sahte uygarlık yollarında hürriyet şarkıları okutmak o kadar zor değildir.

Peygamber-i Zişan (Salat ve selam olsun ona) ne buyuruyor:

"Mü'min bir delikten çıkan tarafından iki defa sokulmaz."

Biz nasıl mü'minleriz ki, aynı delikten çıkan yılan tarafından bir kere değil, on kere, yüz kere, bin kere değil, bin birinci kere sokuluyoruz.

Küçük çocuklarımıza özel din ve Kur'an dersleri verdiremiyoruz. Bir milyonumuz akıl erdirip de Ankara'ya bir milyon e-mail dilekçesi gönderemiyoruz.

E-mail göndermek zor mu? Değil. Yasak mı? Değil. Tehlikeli mi? Değil. Netameli mi? Değil... Peki niçin gönderemiyoruz?

Çünkü biz colonisable (sömürgeciliğe yatkın) bir halkız.

Cemaatini İslam ile özdeşleştiren, hattâ İslam'ın üzerine çıkartan Müslüman'da akıl, firaset, fetanet ne gezer.

Dine, Kur'ana, Peygambere hakaret edilip saldırılınca ses çıkartmayan, tepki göstermeyen, kendi cemaat başına haklı bir tenkit yöneltilince yeri göğü inleten adam ve kadınlara siz gerçek ve olgun Müslüman mı diyorsunuz?

Müslüman kesimin içi casus, ajan, provokatör (kışkırtıcı), manipülatör, yönlendirici, modern İbn Sebe', maşlahsız ve kefiyesiz Lawrence'lar kaynıyor.

Bendeniz 1970'lerdeki o ateşli radikal mücahitleri çok iyi hatırlıyorum. Ne oldu şimdi onlar?

Büyük çoğunluğu müteahhit oldu.

1970'lerde bu düzen bozuktur diye yeri göğü inletiyorlardı.

Şimdi hiç sesleri solukları çıkmıyor.

Bu düzen bozuk ama bu bozuk düzenin rantları, nemaları, haram kemikleri, necis menfaatleri pek tatlı öyle mi?

Hz. Ömer minbere çıkmış, cemaate hutbe okumaya başlamış.

Sözün bir yerinde "Ben Allah'a ve Resulullah'ın getirdiği şeriata itaat edersem siz de bana edersiniz. Şayet ben doğru yoldan ayrılırsam..." dediği sırada, Ashab-ı kiramdan biri Halifenin sözünü kesmiş ve "O zaman biz seni kılıçlarımızla doğrultmayı biliriz" demiş.

Nerede şimdi böyle Müslümanlar?

Sözün özü şudur:

Biz Müslümanlar Kur'anın emir ve yasaklarına uymazsak, Peygamberin Sünnetine yapışmazsak, ahlak-ı Muhammedî ile ahlaklanmazsak, İslam'ı hayata Selef-i Sâlihîn gibi uygulamazsak; namazı ve cemaati terk edersek, hizip ve fırkalara bölünüp birbirimizle çekişip tepişirsek, cihattan geri durursak, riba yersek, bin türlü şehvetlerimize uyarsak, gıybet edersek işte böyle oluruz.

Ben çok iyi biliyorum:

Bazı çokbilmişler, ne olmuş yani, şimdi çok iyi durumda değil miyiz, yakında Asr-ı Saadet'i geri getireceğiz diyeceklerdir.

Zehi gaflet!

* (İkinci yazı)
Hurmet-i Musahare

Bir vilayet müftüsü vaazında şu cümleleri sarf etmiş: "Nikâh düşen kadının eli öpülmez... Bazıları diyor ki: 'Benim kalbim temiz...' Senin kalbin Hz. Peygamber'in kalbinden daha mı temiz? Peygamberimiz, nikahı düşen hiçbir kadının elini öpmemiştir..."

Sen misin böyle söyleyen, bu vaazı duyan ilerici ve çağdaş bir vatandaş kapı gibi dilekçe yazmış, vilayete şikayet etmiş.

İslam dininde hurmet-i musahare diye bir konu vardır, bugünkü Müslümanların çoğu bunu bilmiyor ve dikkat etmiyor.

Bir koca kayınvalidesinin şehvetle elini öpse zevcesi ondan boş düşer.

Samimî dindarlara rica ediyorum:

Lütfen hurmet-i musahare nedir icazetli ulemadan, fukahadan, Ehl-i Sünnet müftülerden öğreniniz.

Sakın ola ki, reformcu, BOP'çu, Fazlurrahmancı, ılımlı İslamcı, mezhepsiz, Kemalist, Fazlurrahmanist ilahiyatçılara sormayınız.

Müsaade ederseniz bir hatıramı anlatayım:

Yıl 1960, 27 Mayıs darbesi yapılmış, ihtilal konseyi Ömer Nasuhi Bilmen hocaefendiyi Diyanet reisi yapmış, bendeniz de onun özel kalem müdürlüğünü yapıyorum.

Hergün Diyanet reisine bir yığın mektup geliyor... Bunlardan birisi çok enteresandı. Adam özetle şöyle diyordu. Muhterem Diyanet reisimiz, ben yıllardan beri kaynanamla zina yapıyorum, bunun hükmü nedir?..

Ömer Nasuhi hocaefendiye bu mektubu okuyunca, bir sükunet ve vakar âbidesi olan o muhterem zat birden patlamış ve gayr-i ihtiyarî olarak "Eşşekoğlu eşşek" demişti.

Sormuştum: Ne cevap yazalım?..

Cevap vermeyin demişti. Çünkü kaynananla zina yaparsan karın boş düşer desek, o zamanın İsviçre'den mütercem (tercüme edilmiş) Medenî Kanununa ters düşecek ve bilumum ve bilcümle Kemalistler leş kargaları gibi Diyanet'in başına üşüşecek, Başkanlık ağır cezaya verilecekti.

O zamandan beri ne değişti?

M. Kemal Paşa'nın Medenî Kanununda zina suçtu. Şimdiki kanunda artık suç değil!

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi