M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Bu ne Derin Uykudur

Bu ne Derin Uykudur

Dünyada en kolay kandırılabilecek halk maalesef bizim halkımızdır.

İçten dıştan bizi herkes kandırıyor.

Bizim uyanıklığımız yarı uyku halidir. Yatakta uyuyoruz rüyalar görerek, ayakta uyuyoruz hayaller, yalanlar, kâbuslar içinde.

Bir asra yakın bir zamandan beri tokatlanıyoruz, darbe üstüne darbe yiyoruz yine akıllanmadık.

Mü'min, delikten çıkan bir yılan tarafından iki kere sokulmazmış. Biz bin kere sokulmuşuz, bin birinciye hazır bekliyoruz.

Kriptolar, Siyonistler, Haçlılar, emperyalistler, sömürgeciler ensemizde boza pişiriyor, bizde kendine gelme hareketi yok.

Vuran vuruyor, tekmeleyen tekmeliyor, aldatan aldatıyor... Biz eski hamam eski tas...

Kafir vuruyor, münafık vuruyor, Kripto vuruyor...

Yahu bu ne rezalettir deyip silkinmiyoruz.

Öyle keskin bir gaflet şırası içmişiz ki, bir türlü ayılamıyoruz.

Düşmanlarımız ve şeytanlarımız Müslümanları sürülere ayırdılar. Bin kadar irili ufaklı cemaat, tarikat, hizip, fırka, fuftbol kulübü, sekt, grup... Öyle mestiz ki, toparlanmak, birleşmek için gayret gösterecek halimiz kalmamış.

İşimiz gücümüz dedikodu, gıybet, polemik...

Çoğumuz sabah ezanlarında leşler gibi yatar uyur.

Kur'an "Birleşin" der, Sünnet "Birleşin" der ama biz bir türlü birleşmeyiz.

Bir dinsiz veya münafık kuyuya bir taş atar, bin Müslüman çıkartamaz.

Şu ayakta uyuyan sahte sofuya bakınız. Lüks ve israflı arabasına kurulmuş caka satıyor. Sorun ona, bu arabayla ayda kaç kez sabah namazına gidiyor?

Dünyevîlik afyonunu çeke çeke öyle zom olmuşuz ki, top gürültüsü bile uyandırmaz bizi.

Tevekkeli "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" buyrulmamış.

Bilmiyorum kim uyaracak bu halkı?

Kur'anda Allah uyarıyor, Peygamber uyarıyor, on dört asırdır alimler, fakihler, mürşidler uyarmış ama uyanmıyorlar.

Derin uykuda onlar ve vuran vurana, tekmeleyen tekmeleye, aldatan aldata, zehirli iğnesiyle sokan sokana...

Ah bir uyansalar ama nasıl uyanacaklar.

Dünya, para, lüks, israf, benlik, keyif, zevk u safa, tefrika şarapları çok keskin. Bunları içen zom oluyor, bir dahi uyanmıyor.

* (İkinci yazı)

Edebiyat Fakültesine Asistan

BİR gencimiz edebiyat fakültesi Türkoloji bölümüne kaydoldu. Zeki, kabiliyetli, istidatlı, efendi, ciddî, vasıflı, güçlü bir genç... Fakülteyi bitirdikten sonra asistan, doçent, sonunda profesör olmak ve hiztmet etmek istiyor. Fakir bir ailenin çocuğu... Lisede aldığı kültür yeterli değil...

Bizim bu genci nasıl yetiştirmemiz lazım?..

Himayemiz altına alacağız. Zeka ve karakter testi yaptıracağız. Tahtası sağlam mı, ona bakacağız ve ehliyeti ve liyakati varsa yetiştirmeye başlayacağız.

Ona paralel ve alternatif bir eğitim vereceğiz.

Özel Osmanlıca hocası tutacağız... Yeterli miktarda Arapça ve Farsça öğreteceğiz...

Hattata gidecek, rik'a ve sülüs dersleri alacak.

Özel hoca ve üstadlardan İstanbul, Osmanlı, Enderun terbiyesi ve görgüsü öğrenecek.

Gerçek bir tarikata girecek, bir mürşid-i kamilin tezgahında olgunlaşacak. Çileye çekecek.

Mürüvvet ve fütüvvet ahlakına sahip olacak.

Bir yaz İngiltereye göndereceğiz. İngilizce öğrenecek.

Şeyh Galib divanını kolayca okuyup şerh edecek derecede Osmanlıca bilecek.

Din konusunda Kur'an, Sünnet, Şeriat, Sevad-ı âzam dairesinde olacak.

Bu anlattıklarımı ve anlatmadıklarımı gerçekleştirmek için sanırım bugünün parasıyla birkaç milyon yeni lira harcamak gerekir. İyi bir plan ve program dairesinde...

Bu para kesinlikle gencimize verilmeyecek, onun için harcanacak.

Fakülteyi bitirip diplomasını alınca hangi asistanlık imtihanına girse başarılı olacak ve işe alınacak.

Biz böyle adam yetiştiriyor muyuz?

Her branşta böyle gençler yetiştirmek için icabında mülklerimizi bile satıp parasını onlara yatırmamız gerekir.

Onlara bir kuruş vermeden ve paraların bir kuruşunu bile ziyan etmeden...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi