M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye'nin resmî, ideolojik, konvansiyonel yalanları

Türkiye'nin resmî, ideolojik, konvansiyonel yalanları

Birinci yalan: Türkiye lâik bir ülkedir.

Açıklama: Türkiye’de iki resmî “Başkanlık” bulunmaktadır. Bunların biri Genelkurmay Başkanlığı, öteki Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Türkiye’de din ile devlet iç içedir.Devletin 80 bine yakın camisi, 100 binden fazla imamı, müezzini, müftüsü, vaizi, din hocası; 500 İmam-Hatip din mektebi, 20 kadar resmî İslâm İlâhiyatı fakültesi bulunmaktadır.Din görevlileri aynı zamanda devlet memurudur, maaşlarını devlet bütçesinden almaktadır. Her vilayet ve ilçede resmî bir müftü bulunmaktadır. Böyle bir sisteme veya rejime lâiktir demek için insanın aklını yitirmiş olması gerekir.

İkinci yalan: Türkiye İslâm dünyasının en ileri ve gelişmiş ülkesidir.

Açıklama: Fert başına düşen millî geliri Türkiye’ninkinin 1,5 katı fazla olan Malezya ne oluyor? Hem asıl sorulması gereken soru “Türkiye’nin niçin Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Singapur gibi kalkınamamış olduğudur.”

üçüncü yalan: Başörtüsü yasağı demokrasiye, insan haklarına ve lâikliğe uygundur.

Açıklama: Yalan yalan yalan, bin kere yalan!.. Dünyanın bütün demokrat ülkelerinde başörtüsü yasağı yoktur. Başörtüsü yasağı demokrasiye, insan haklarına ve âdil hukuka aykırıdır.

Dördüncüsü: SultanAbdülhamid Kızıl Sultandır, iyi değildir.

Açıklama: Bu gibi lâfları, Osmanlı Devleti’ni parçalamayı hedefleyen Ermeni komitacıları, Haçlılar ve onların yardakçıları çıkarmıştır. Hiçbir Müslüman ve Türk böyle konuşmaz. Sultan Abdülhamid devletin bütünlüğünü, halkın refah ve huzurunu isteyen, çok olumlu ve faydalı hizmetler yapmış olan, otoriter, fakat şefkatli bir devlet reisiydi. Her Müslümanın bu zat için rahmet okuması ve ona Ulu Sultan, Gök Sultan demesi gerekir. Onun Kızıl Sultan ve kötü bir padişah olduğu iddiaları Türkiye düşmanları tarafından çıkartılmıştır. Nitekim, Gök Sultan tahtından indirildikten sonra Osmanlı Devleti on sene içinde batmıştır.

Beşinci yalan: Lâtin harfleri okumayı yazmayı kolaylaştırır, millî eğitimi güçlendirir ve toplumu kültür ve bilgi bakımından vasıflı ve güçlü yapar.

Açıklama: Yazısı Lâtin yazısından bin kere zor, çetrefil, karışık ve zahmetli olan Japonya nasıl bu kadar ilerledi? Yazısı, Japon yazısından daha zor ve karışık olan çin nasıl oldu da ilimlerde, fenlerde, iktisatta, ticarette, eğitimde büyük başarılara imza atmıştır?

Altıncı yalan: Bir ülkede lisan, okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunursa o nisbette ilerleme olur.

Açıklama: İngiltere öyle mi? Kauçuk yazıyorlar, lastik okuyorlar. İddianın tam aksi doğrudur. Bir lisanın yazısı, imlâsı, grameri ne kadar zor ve çetrefil ise, o nisbette insanları güçlendirir, yetiştirir, azimli kılar.

Yedinci yalan: Kadınların açıklığı bir ülkeyi medeniyet ufuklarına koşturur, toplumu ilerletir.

Açıklama: Kadınların açılıp saçılması ile medeniyetin, ilerlemenin bir ilgisi yoktur. Var ise, ters orantılıdır.

Sekizinci yalan: Darwin teorisi doğrudur, yaratılış inancı yanlıştır.

Açıklama: Darwin teorisi, doğruluğu isbat edilememiş, her geçen gün itibar kaybeden bir safsatadan ve saçma kurgudan ibarettir. Biyolojik bir ideolojidir.

Dokuzuncu yalan: Türkiye’de, Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılından bu yana lâiklik vardır.

Açıklama: 1923’te Cumhuriyet kurulduğu zaman Anayasa’nın ikinci maddesi şöyleydi: “Devletin dini, Din-i İslâm’dır.” Yani o tarihte İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilip tasdik edilmiş bir Halife oturmaktaydı ve Cuma namazlarına büyük merasimle gitmekteydi.

Onuncu yalan: Türkiye’de eşitlik vardır.

Açıklama: Yoktur. Masonlar Mason tekkesi (locası) açabildikleri halde Müslümanlar tasavvuf dergah ve zaviyeleri açamıyor. Başları örtülü kızlar üniversiteye alınmıyor ve tahsil hakları çiğneniyor. Daha bunun gibi yüzlerce örnek gösterebiliriz. Türkiye’de belki biraz eşitlik vardır ama BAZILARI ve BİRİLERİ DAHA EŞİTTİR.

Onbirinci yalan: Halk vekillerini seçer ve Meclis’e gönderir.

Açıklama: Türkiye’nin seçim sistemi şöyledir: Her biri padişah gibi otorite ve sorumsuz olan parti liderleri adayları seçerler, halka da onları tasdik etmek düşer. Milletvekilleri genellikle, milletin değil, parti başkanının vekilleri durumundadır.

Onikinci yalan: Atatürk ile İsmet Paşa iki yakın arkadaş ve dost idi.

Açıklama: İsmet Paşa, 1930’larda başbakan iken Atatürk’e kafa tutmuş ve “Ben ... sofrasından emir almam” diyerek rest çekip istifa etmiştir. Atatürk, ölümüne yakın zamanlarda İsmet’in vefat etmiş olduğunu sanıyordu ve bu yüzden onun yetim oğullarına kendi servetinden burs bağlamıştır.

Onüçüncü yalan: Türk solu millî bir harekettir.

Açıklama: Türkiye’ye solculuğu, Marksizmi, komünizmi getirmek için çalışanların üst tabakasının hemen hepsi Sabataycıdır.

Ondördüncü yalan: Nazım Hikmet bir hürriyet kahramanıdır.

Açıklama: Nazım, Atatürk rejimini devirmek, yerine Rusya himayesinde kızıl bir rejim kurmak istiyordu. Başarılı olsaydı Atatürk’ü idam ettirecekti.

Onbeşinci yalan: Fransa’da başörtüsü yasaktır.

Açıklama: Katmerli bir yalandır bu!.. Orada sadece resmî liselerde başörtüsü yasaktır. üniversitelerde, yüksek okullarda, Katolik liselerinde, özel liselerde, Müslümanların açtığı okullarda serbesttir.

Onaltıncı soru: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Açıklama: Egemenlik, egemen azınlıklarındır.

Onyedinci yalan: Türkiye’de basın özgürlüğü vardır.

Açıklama: Evet birkaç büyük patron için vardır ama halk için, onların basın özgürlüğüne mâruz kalma hakkı vardır.

Onsekizinci yalan: Türkiye’nin siyasal, sosyal, iktisadî, kültürel yapısı temiz ve şeffaftır.

Açıklama: Böyle olsaydı, dünya ülkeleri içinde, Türkiye’nin temizlik/şeffaflık notu (10 üzerine) 3 küsur olur muydu? Türkiye’nin siyaseti, iktisadı, kültür yapısı son derece kirlenmiştir.

Yazılacak daha çok konvansiyonel yalanlar var ama bu kadarını zikretmekle yetiniyorum. Fazla bile yazdım, çok ileri gittim, kantarın topuzunu kaçırdım...

Bağlılarını zombi, robot,
köle haline getiren sektler

BİR Müslüman için çok kötü şeylerden biri de hizip, cemaat, fırka, fraksiyon ve klik fanatizmine düşmektir. Maalesef bazı gruplar, bağlılarını şartlı refleksli hale getiriyor, onların beyinlerini yıkıyor. Birtakım din baronlarının iki gayesi vardır: Daha çok taraftar toplamak, o taraftarlardan daha çok para toplamak... Sahih itikada sahip olup, Şeriat hüküm ve ilkeleri dairesi içinde hayırlı hizmetler, faaliyetler yapan cemaatlere, onların başkanlarına ve bağlılarına hürmet ve selâmlarımı sunuyorum. Benim tenkitlerim onlara değil, bid’atçileredir.

Kölelik birkaç türlüdür. İnsanların mal gibi alınıp satıldıkları kölelik tarihe karışmıştır ama ondan daha berbat kölelikler devam etmekte, ettirilmektedir. Bir Müslümanın beynini kötü maksat ve niyetlerle yıkamak, onları robot ve zombi haline getirmek, onların paralarını devşirmek; onları tahsildar gibi kullanmak; onların iyi Müslüman, iyi insan, iyi vatandaş olmaları için çalışmamak büyük bir zulüm ve yamukluktur. İslâmî tarîkatların ve cemaatlerin, Batı dünyasındaki sapık sektler gibi olmaması lazımdır. Cemaat ve tarîkatların, bağlılarına ilim, kültür, hikmet, firaset, yüksek ahlâk, yüksek karakter kazandırmaları gerekir. Müslüman iyi düşünen, güzel düşünen, doğru düşünen ve sâlih ameller işleyen vasıflı bir insandır. Müslümanın dimağını körletmek, dumura uğratmak büyük bir zulümdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi