M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Receb sohbeti

Receb sohbeti

Mübarek üç ayların birincisi olan Receb-i şerif başladı. Muhterem okuyucularımın ve bütün Müslümanların üç aylarını ve Regaib kandillerini tebrik eder; akıl, fikir, sıhhat, selamet, afiyet dilerim.

İran'da karışıklıklar oluyor. Bu dünyanın fitne ve fesadı bitmez. Korkarım şer güçler, Türkiye'de de aynı şeyi yapacaklardır. Zaten yapıyorlar.

Âhir zamandayız, dünya düzelmez, her gün bozula bozula, gelen gün geçen günü arata arata menzil-i maksuduna doğru gider. Sadece, Mehdi zuhur ettikten, dünya altüst olduktan sonra işler bir müddet düzelir, huzur ve güvenlik olur, sonra tekrar bozulma başlar ve Kıyamet kopar.

Receb ayında nafile oruç tutacak bazı kardeşlerime: Lütfen Allah aşkına oruçlu olduğunuzu söylemeyin, belli etmeyin. Nafile oruçların reklamı yapılmaz, gizli tutulur. Hiçbir aklı başında Müslüman "Ben Receb orucu tutuyorum..." diye davul çalmaz. Elden geldiği kadar gizler. Büyüklerimiz, nafile oruç tutanların, belli olmaması için gerekirse oruçlarını bozup başka bir gün kaza etmelerini öğütlemişlerdir.

Cenab-ı Hak oruçluların dualarını kabul buyuruyor. Bizim için de dua buyursunlar.

Dünyada yüz milyonlarca Müslüman, bir milyarın üzerinde insan açlıkla pençeleşiyor. Onlar sürünürken, onlar bir lokma ekmeğe muhtaçken bizim tıka basa yememiz, lüks ve israf içinde yaşamamız doğru değildir. Hâliq'tan korkalım mahluqattan utanalım ve kendimize çeki düzen verelim.

Mübarek aylarda İslâm birliği, Ümmet birliği, Ümmet şuuru için çalışalım. Hizipçilikten vaz geçelim.

Tarikat çok mübarek, çok faydalı bir kurumdur. Tarikatli olalım ama asla tarikatçı olmayalım.

Din büyüklerimizi, şeyhlerimizi, üstadlarımızı, mürşidlerimizi, hocalarımızı putlaştırmayalım, erbab haline getirmeyelim. Onları çok sevelim, onlara çok hürmet edelim, lakin ölçüyü elden kaçırmayalım. Rühbanlarını erbab haline getirmek çok büyük ve vahim bir sapıklıktır. Allah bizi korusun.

Peygamberlerden başka hiçbir insan mâsum (günahsız) değildir. Bazı mübarek kişiler korunmuştur.

Kendi hocasını ve şeyhini Peygamberden fazla sevmek, Peygambere saldırılınca tepki göstermeyip de hocasına saldırılınca tepki göstermek sapıklıktır, dengesizliktir.

Tanrılaştırmamak şartıyla Peygamber Efendimizi ne kadar çok sevsek, ona ne kadar çok salat u selam getirsek yine de azdır.

Gurur ve kibir sahipleri insanların en alçaklarıdır.

Bir Müslüman zina etse, bu suçu şer'an sabit olsa ve recm edilerek idam edilse, bizim o kardeşimize karşı yine de vazifelerimiz vardır. Cenazesini techiz ve tekfin etmekle, namazını kılmakla, İslâm kabristanına defn etmekle, bağışlanması için dua etmekle yükümlüyüz. İman sahibi olanlarla kardeşlik bağlarını kopartmayalım.

Zamanımızda bid'atler, sapıklıklar almış yürümüştür. Kur'ân'ı yanlış yorumlayanlar, hadîs ve fıkıh düşmanlığı yapanlar hak mezhepleri put gibi görenler, Necdîlik mezhebini doğru bulanlar, Peygamberin türbesi yıkılsın, mezarı başka bir yere nakledilsin diyen muhaddis taslaklarını alim sananlar zuhur etmiştir. Fazlurrahman Ekolü öğrencileri, dinimizi kuşa çevirmeye çalışıyor. AB standartlarına uygun sulandırılmış evcil bir İslâm için büyük ücretler karşılığında çalışanlar var. Kafirlerin ve münafıkların hoşuna gitmeyen sahih hadisleri tasfiye etmek istiyorlar. Daha böyle binlerce bid'at ve sapıklık zuhur etmiştir. Bunlarla, elden geldiği kadar fitne ve fesat çıkartmadan mücadele etmek hepimizin vazifesidir.

Ülkemizde 15 milyon işsiz vardır. On milyonlarca vatandaş sefalet ve sıkıntı içindedir. Zekatlarımızı, Kur'ân'ın ve Sünnet'in gösterdiği şekilde fakir ve miskin kardeşlerimize verelim. Şeriatımız, fıkhımız tüzel kişilere, derneklere, vakıflara zekat verilmeyeceğini bildiriyor. Zekat gerçek kişilere verilir. Zekat parasıyla cami bile yapılmaz. Zekat İslâm'ın temel şartlarındandır. Zekatlarımızı, onları hakketmeyen kişi ve kurumlara kaptırmayalım, Müslüman fakirleri ve muhtaçları süründürmeyelim. Allah'tan korkalım.

Bugün Türkiye'nin başındaki en büyük belâ kokuşma, genel kirlilik, bulanıklık ve haram yemedir. Bunu bilelim ve haramın her türlüsünden uzak duralım.

Cahillikten kurtulmak için dinimizi öğrenelim, ilmihalimizi bilelim, İslâm ahlakının iyi ve kötü gördüğü şeyleri iyice öğrenip hayata uygulayalım.

Herkese selam ve hürmetlerimi sunarım.

SÜPER MÜSLÜMANLAR YETİŞTİRMEK
MÜSLÜMANLARA kurtulmak, yücelmek, eski güçlerini kazanmak için kesin bir plan, program, reçete, çare ve çözüm teklif etmiyorum. Bugünkü bilgimiz, kültürümüz, ahlak ve karakterimiz kurtulmak ve yücelmek için yeterli değildir.

Müslümanlara çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün elemanlar yetiştirmelerini teklif ediyorum.

Böyle elemanlar yetiştirmek mümkün müdür? Elbette mümkündür, lakin kabil değildir. Çünkü Müslümanlar böyle vasıflı, güçlü, üstün elemanları yetiştirecek niyete, azme, iradeye, bilgiye, ufka sahip değildir.

Böyle adamlar (her biri için) en az beş milyon dolar masraf edilerek yetiştirilebilir. Bu para Müslümanlarda var mıdır? Bol bol vardır ama paranın yanında gerekli akıl ve bilgi birikimi yoktur.

Hangi branşlarda vasıflı, güçlü, üstün elemanlar yetiştirilecektir?

1. Din hocaları. Arapça ve İngilizce kitap yazabilecekler, zamanın Gazalî'leri olacaklardır.

2. İletişimciler. Her biri Abdi İpekçi'yi yelek cebinden çıkartacak kadar kültürlü, firasetli, fetanetli, zeki, akıllı, dâhi (cin fikirli) olacaktır.

3. Eğitimciler. Bunlar, İngiltere'deki Eton Koleji müdüründen üstün olacaktır.

4. Büyük fikir adamları.

5. Mimarlar.

6. Hukuk mimarları. (Hukukçu demedim...)

7. Moda, giyim, kuşam uzmanları ve sanatkarları.

8. Tarikat şeyhleri.

9. Albert Schweitzer gibi idealistler.

10. Dünya çapında mimarlar, şehirciler.

Böyle üstün, güçlü, vasıflı kimselerin en az beş dil bilmeleri gerekir: Mükemmel Osmanlıca Türkçesi (Bugünkü Türkçe değil!), mükemmel İngilizce, Arapça, Farsça, bunların yanında bir dil daha.

Dünyada böyle Müslümanlar yetiştirecek bir tek okul yoktur.

Çeşitli ülkelerdeki çeşitli okullardan yararlanarak paralel ve alternatif bir eğitim planı ile yetiştirileceklerdir.

Yüz bin çocuktan ancak bir tanesi böyle bir eğitime aday olabilir.

Yabancı lisan meselesini imtihan etmek, anlamak oldukça kolaydır. Beş sene yoğun bir İngilizce eğitimi aldırılır. Sonunda imtihan edilir. Al şu kalemi kağıtları, şu konuda İngilizce çok kaliteli bir makale yaz. İki saat vakit tanınır, yazabilirse ne ala. Yazamazsa çok yazık.

Üç kişilik bir imtihan heyeti huzurunda kendisine bir Şeyh Galib divanı verilir, oradan bir gazeli okuyup şerh etmesi istenir. Edebilirse aferin. Edemezse Osmanlıca bilmiyor demektir.

Böyle adamlar yetiştirilecek de ne olacak?

İleride bunların içinden bir heyet çıkacak ve Müslümanların nasıl kurtulacağına dair işe yarar, uygulanabilir planlar, programlar yapacak, çare ve çözümler üretecektir.

Bugünkü halimizle, bugünkü seviyemizle nafile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi