M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Tek Taraflı Eşitsiz Yaygaralar

Tek Taraflı Eşitsiz Yaygaralar

AMAN ne yaygara ne yaygara... Türkiye'yi seçilmişler değil de filan cemaat idare ediyormuş...

Cemaat'in gücünün çok büyük olduğunu, kadrolaştığını kabul ederim ama ülkeyi onun idare ettiğini kabul etmem.

Hem sonra niçin şaşıyorlar, bağırıyorlar, çığlık kopartıyorlar?.. Türkiye yakın tarihi boyunca seçilmişler tarafından mı idare edilmiştir, yoksa seçilmemiş birtakım egemen azınlıklar tarafından mı?

Merhum Adnan Menderes zamanında Başbakanlık Müsteşarı kimdi?Mason locası Üstad-ı Âzam-ı Ahmet SalihKorur'du.

(60 sene önce iki direksiyonlu sürücü tâlim otomobilleri vardı...)

Masonların ülke idaresinde ağırlığı çok olmuştur. Onlar seçimle mi gelmişti?

Türkiye'yi bir tür Yahudistan haline getiren Sabataycılar seçimle mi gelmişlerdi?

Devlet kadrolarında Sabataycılar,Masonlar, Bahaîler, Dr. Moon'cular, Şu'cular, Bu'cular kadrolaşınca yaygara yok, filan cemaat güçlenince yaygara avaz avaz...

Ecevit, iktidarı zamanında devlet kadrolarını belli bir mezhebe mensup kişilerle doldururken sesleri çıkmıyordu.

Masonlara, Sabataycılara ses çıkartmayıp cemaate ses çıkartmak adalete, eşitliğe aykırıdır.

Devlet kadrolarına kendi mensuplarını sokmak için çalışmak suç değildir.

Benim elimden gelse, devletin bütün temel, önemli, hayatî kadrolarını imanlı, adaletli, şuurlu, ehliyetli, liyakatli, dirayetli, hakkaniyetli elemanlarla doldururum.

Komünist marksist kadrolaşma, Mason masonik kadrolaşma, Sabataycı sabataist kadrolaşma ister...

Bundan on sene önce, başta kapkaççı suç çeteleri olmak üzere, suçlularla güçlülerin nasıl işbirliği yaptıklarını iyi biliyoruz.

Karı satanlara, uyuşturucu babalarına, hırsızlık çetelerine, bin türlü yolsuzluğa kimler göz yumuyordu?

Mafya babalarıyla kimler birlikte yemek yiyordu?

Ben, cemaatmiş şuymuş buymuş bilmem, devlet işlerinde temizlik ve şeffaflık isterim.

Cemaat adalete riayet ederse işi rast gitsin. Etmezse tepe üstü düşsün!

Telefonlar dinleniyormuş, bilgisayarlar kayd ediliyormuş, özel hayatlar tecessüs ediliyormuş (araştırılıyormuş)... Bu iddialar doğru ise yapanları Allah Kahhar ism-i şerifiyle kahr etsin!

Kur'ânda "Ve lâ tecessesu..." buyruluyor. Özel hayatları araştırıp gizli ayıpları ve günahları açığa çıkartmak İslâm'da haramdır. Hiçbir Müslüman böyle bir şey yapmaz.

Eğer bu ülkede eşitlik varsa Müslümanların ve onların cemaatlerinin de Masonlar ve Sabataycılar kadar kadrolaşmaya hakkı vardır.

Bendeniz cemaatçi memaatçi değilim. İslâmî cemaatlerin, hizip ve fırkaların, tarikatların hayırlı, faaliyet ve hizmetlerini desteklerim. Hayırsız hizmet ve faaliyetlerini desteklemem.

Telefonların dinlenmesine, bilgisayarların kayda alınmasına, özel hayatların tecessüs edilmesine karşıyım. Hukuka ve etiğe aykırı olarak böyle şeyler yapanların Allah belâsını ve cezasını versin?

Lütfen tek taraflı yaygara kopartmayınız!

* (İkinci yazı)

O

FİLİMDE onu çok rakı içen, sinirlenen, buhrana düşen, öfkelenen kusurlu bir insan olarak tanıtıyorlarmış. Bu tanıtım üslubu onu tanrılaştıran, putlaştıran zihniyeti çok rahatsız etmiş. Ağır tenkitler yapmışlar, verip veriştirmişler.

Herkes bir türlü yazıyor. Engin Ardıç, "Parasızlıktan kestane ile rakı içtiğini duyduğum vakit onu daha çok sevmiştim" diyor.

Onun hakkında söylenenlerin, yazılanların çoğu gerçek dışıdır, yalandır.

Yıllarca ona uşaklık ve garsonluk yapmış olan Cemal Granda'nın hatıra kitabında hayli enteresan bilgiler mevcuttur.

Granda'nın, hizmet görürken hatıra tutması, bir deftere veya kağıtlara notlarını yazması yasakmış...

Bu hatıra kitabının birkaç baskısı var. Bir ara Hürriyet yayınları içinde de basılmıştı. Çeşitli baskılarının metni hep aynı mıdır, yoksa bazı çıkartmalar yapılmış mıdır, bu konu incelenmeli.

Bu mevzuda en önemli, en hayatî bilgi, 1941'de Kudüs'te (Filistin o tarihte İngiliz mandası altındaydı) İbrani diliyle basılan iki ciltlik bir kitaptadır.

1994'te ABD'de yayınlanan The Forward adlı Yahudi gazetesinde de acayip bir yazı çıkmıştır.

Babası olarak gösterilen zatın üvey babası olduğu söyleniyor. Üvey kardeşleri de varmış. Engin Ardıç bu konuda epey yazdı.

Son Padişahın kızını almak istemiş, Sultan hanım ona varmamış, Veliahd Abdülmecid efendinin yakışıklı oğluyla evlenmişti. Bu izdivac (evlenme) gerçekleşmiş olsaydı, yakın tarihimiz bambaşka olacaktı. Tarihçiler bu konularda niçin ilmî, ciddî, mufassal (ayrıntılı) kitaplar yazmıyor?

Hakkında on binlerce kitap, risale, makale yazılmış olmasına rağmen o hâlâ büyük bir mechuldür (bilinmeyendir). Niçin?

Etnik kökeni... İnançları...Niçin bu konularda doğrular yazılmıyor?

Şahısları putlaştırmak doğru mudur?

Efsaneleri bir kenara koyarsak karşımıza nasıl bir insan çıkacaktır?

Onun açtığı çığırla Türkiye nereye gelmiştir?

Türkiye ve Japonya...

Armstrong'un onu anlatan kitabının son cümlesi ne kadar ilginçtir. 1936'da yazılan o kitabın o son cümlesi, İngilizin ne kadar uzak görüşlü olduğunu isbat ediyor.

Türkçe tercümelerde acaba bu cümle yer alıyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi