M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Taliban yeniyor

Taliban yeniyor

ABD, Afganistan’da on yedi yıldan beri Taliban ile yaptığı savaşı kaybediyor.

Süper güç, Vietnam savaşından ders ve ibret almadı.

Afganistan, coğrafyası ve etnik yapısı itibarıyla sömürge olamaz, yapılamaz.

Sovyetler Birliğinin yıkılmasının dağılmasının altı sebebinden biri Afganistan’a saldırması olmuştur.

Taliban Müslüman bir güçmüş, ABD ve müttefikleri Afganistan’da islamî bir rejim istemiyorlarmış.

Ne gülünç bir bahane ve gerekçe.

Avrupa ve ardından ABD İslama kayıyor, onlar neler sayıklıyor.

Dünyada nerede barış yoksa, o barışsızlıkta ABD’nin ve müttefiklerinin tuzu biberi vardır.

Ortadoğu’da kalıcı ve âdil bir barışın önündeki en büyük engel ABD’dir.

Bütün dünya nüfusunun altı yüz milyon olduğu on altıncı asırda, Beyazlar, Amerika kıt’asında dünyanın en büyük soy kırımını gerçekleştirdiler ve kırk elli milyon yerliyi vahşice ve gaddarca yok ettiler.

ABD’ye ait meşhur sözlerden biri şudur:

“En iyi Kızılderili, ölü bir kızıl derilidir.” (Kızılderililerle savaşan bir generalleri söylemiş.)

ABD siyaseti değişmez, onlara karşı olan herkes kızılderilidir.

Kavun kafalılar gözünde, islamî bir rejim, Kuzey Kore’ninkinden daha kötüdür.

Tarih felsefesi gözüyle bakılırsa ABD parçalanmaya, yıkılmaya mahkumdur. Bu nasıl olacak bilemem. Niçin olacak onu bilirim. Kendi içinde ve süper güç olarak dünyada, insanlık aleminde adalet ile hükm etmiyor.

Evrensel hikmet, adaletsiz devletlerin, şu veya bu şekilde, er veya geç yıkılacağını bildiriyor. Tarih de yıkılanların çökenlerin kıssalarını anlatıyor.

***

İslam karşıtlarının dünyalarında neler var?

Şirk, küfür, nifak var.
Günah, fısk, fücur, isyan, tuğyan var.
Yalancılık var.
Fuhuş, zina, her türlü azgınlık var.
Hırsızlık, soygun, haram yeme var.
Kadınlara saygısızlık var, onları orta malı haline getirme var.
Riba var, Altın Buzağı dini var.
Adaletsizliğin her türlüsü var.
Vahşi kapitalizm var.
Sömürgecilik, neo-kolonyalizm var.
Milyarlarca insanın beyinlerini yıkayıp onları robot, köle, zombi yapmak var.
Onlar mutlak gerçekten çok uzaklar ve onu aramıyorlar bile.
Onlar ahirete dönük değiller.
Onlar, Rahmanın rızasını aramıyor, gazabını çekecek kötü işler yapıyor.

***

Millî Eğitim Bakanlığının açtığı ücretsiz Osmanlıca kursları gereken ilgiyi görmedi. Niçin? İşte bedava, herkes gitsin öğrensin... Bedava olması yeterli değildir. Osmanlıca öğrenen herkese beş bin lira verilecek denilseydi, kurs binaları tehacümden ve izdihamdan yıkılır, enkazın altında kalıp ölenler çok olurdu. 

***

Hollanda tarım konusunda dünya birincisi. Topraksız tarım bile yapıyorlar. Onlar bunu nasıl başarmışlar? Mars’tan veya Venüs’ten geldikleri için mi? Onlar da bizim gibi insan. Onlar da bizdeki kadar toprak genişlik ve imkan yok. Biz tarım konusunda niçin geri kalmışız? Bizim kafalarımız bu soruyu sormaktan ve doğru cevabını aramaktan bile acizdir?

***

Evin tavan arasında, kışın sobada yakmak için birkaç yüz kilo tahta parçası vardı. Boyutları büyük olduğu için kırılmaları, ufaltılmaları gerekiyordu.  Üniversiteli bir öğrenci, biraz harçlık karşılığı ben bu işi yaparım demiş. Duyunca hayretler içinde kaldım. Japon öğrenciler hela temizliği bile yapıyor ama bir Türkiyeli öğrencinin odun kırması düşünülecek şey değil. Biz asil bir milletiz, temizlik yapmayız, bulaşık yıkamayız, odun kırmayız.  Japonlar izzet içinde yaşarken biz çeşitli zilletler içinde yaşarız.

***

Türkiye’yi yıkan, gerileten, batıran, darbeleyen yirmi kadar kötülük var:

Nüfusu, varoşlarıyla birlikte beş milyonu geçmemesi gereken İstanbulun yirmi beş milyonluk bir mega kent yapılması.
Millî eğitim sistemimizin vasıflı, güçlü, üstün, girişimci, hem millî kimliğe bağlı hem de çok geniş kültürlü Türkiyeliler yetiştirememesi.
İktisatta ana sektörün, sermayeyi toprağa betona gömen ve öldüren yapı sektörü olması.
Yazılı medenî kültüre sahip olmayışımız. Şifahî kültürlü oluşumuz.
İşlerin, hizmetlerin, vazifelerin, emanetlerin ehliyetli ve liyakatli kimselere verilmemesi.
Resmî ideolojiye bağımlılık.
Herkesi, okumaya kabiliyeti ve istidadı olmayanları da liselerde, üniversitelerde ite kaka, düşe kalka, zar zor okutmamız.
Millî kimliğimize ve millî kültürümüze sahip çıkmamamız.
Halk yığınlarına iki anahtarlı, lüks, israflı, aşırı konforlu bir hayat felsefesi aşılanması.
Sağlık sistemimizin halkı koruyamaması, nüfusun yüzde yetmişinin hasta ve ilaç bağımlısı olması, sağlığın ilaç sanayiine, tıp ve hastahane sektörüne hizmet etmesi.
Devamlılıklar ülkesi değil, kopukluklar arızalar krizler ülkesi olmamız.
Askerî ve sivil darbelerin sebep olduğu maddî, mânevî kültürel yıkımlar, hastalıklar, krizler.
Suç patlaması.
Lise ve üniversite mezunlarının (mutlaka okunmaları gereken) faydalı kitapları ve yazıları okumaması, okur yazarların kültür otlağında hep aynı yerde otlamaları ve ilim irfan sanat hikmet bakımından sağlıklı yeterli beslenememeleri.
Liselerde yeterli mantık kültürü kazandırılmaması. Mantıksızlık bir ülkeyi batırmaya yeter de artar.
Lise ve üniversite mezunlarına, okumuşlara sağlam ahlak ve karakter terbiyesi verilememesi.
Yine, okumuşlara, estetik, sanat güzellik boyutu kazandırılmaması.
Türkiye kimliğinin ve kültürünün iki temel direği olan (onlarsız ayakta duramayız) Dinin ve Tasavvufun içinin boşaltılması.
Hukuk sistemimizin adaleti, huzuru, âsâyişi, iç barışı sağlayamaması.
Hikmet kültürüne sahip olmayışımız.
İngiliz G. Lewis’ın “Trajik bir başarı: Türk dil devrimi” kitabında anlattığı gibi zengin, edebî, kültürel Türkçeyi yitirmiş olmamız.
İsraf, lüks, şatafat, aşırı tüketim, aşırı konfor bağımlılığı.

***

Bir mü’min için en büyük kayıp, en büyük felaket ve afet imanını yitirmesidir. Herkes imanını korusun.

***

Mutezile mezhebine bağlı bir ilahiyat profesörüne: Mutezilî olduğunuzu, taqiyye ve kitman yaparak gizliyorsunuz, mezhebinizin bozuk taraflarını yaymaya çalışıyorsunuz. Size bir tavsiyem var: Ehl-i Sünnetin akaid imamlarından biri olan İmam Eş’arî’nin yolundan gidiniz. O, Mutezilenin imamıydı, rüyasında Resulullahı (Salat ve selam olsun ona) gördü, Efendimiz ona doğru itikad yolunu anlattı, o da şehrin büyük camiinin minberine çıkıp, Mutezile mezhebini bıraktığını, Ehl-i Sünnete geçtiğini beyan etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi