M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Tarımımız nasıl düzelir?

Tarımımız nasıl düzelir?

Tarım mühendislerimiz, üzerlerinde çamurlu, tozlu, topraklı iş elbiseleri olduğu halde; tarlalarda, bahçelerde, bostanlarda, bağlarda, seralarda, laboratuvarlarda kan ter toz toprak içinde harıl harıl çalıştıkları zaman.

Tarımda Hollanda’yı geçeceğiz, dünya birincisi olacağız niyet ve kararına sahip olduğumuz zaman.
Dışarıdan, tarım konusunda dünyanın en süper beyinlerini, en çalışkan ve becerikli kollarını ithal edip, onları tarımımızı kalkındırmak için çalıştırdığımız zaman.
Türkiyenin tarım fakülteleri dünya birincisi olduğu zaman.
Dünyanın en güçlü ve ileri tarım laboratuvarlarını ve tohum bankasını kurduğumuz zaman.
Türkiye ikliminde ve topraklarında yetişebilir olduğu halde ekilmeyen, dikilmeyen, ürünü alınmayan 250 kadar hububatı, bakliyatı, sebzeyi, meyveyi ektiğimiz zaman.
Ürün alınabilecek her yeri seralarla doldurduğumuz ve fennî tarım yaptığımız zaman.
Bütün meyilli arazilerde, yamaçlarda teras ziraati yaptığımız zaman.
Dünyanın en başarılı Tarım Okullarını açtığımız ve buralardan dünya birincisi süper tarımcılar yetiştirdiğimiz zaman.
Tarım topraklarımızı inşaata, yapılaşmaya, betonlaşmaya, rant eşkıyasına peşkeş çekmediğimiz zaman.
Yeraltı sıcak sularının olduğu yerlerde, bu suları tarım sahasında kullandığımız zaman.
ABD’li Norman Borlaug (1914-2009) ayarında bizim bir tarımcımız Nobel ödülü kazandığı zaman.
Tohumculukta İsrail’i geride bıraktığımız zaman.
Yeterli miktarda çalışkan, zeki, ahlaklı, ehliyetli, kabiliyetli, başarılı halkımızı şehirlerden kırsal kesime tarım faaliyetleri yapmaları için göndermeye muvaffak olduğumuz zaman.
Çiçekçilikte, lalecilikte, fidancılıkta Hollandayı geçtiğimiz zaman.
Dünyada en fazla kahvehanesi olan ülke statüsünden, en az kahvehanesi olan ülke statüsüne yükseldiğimiz zaman.
Kendi vatandaşlarımız bu saydıklarımızı yapamıyorsa, dışarıdan çok çalışkan, çok fedakâr tarım işçileri getirdiğimiz zaman.
Kendi kokulu muz bahçelerimizi köreltip, Amerikalardan gemilerle muz ithal etmenin ayıp ve utanç verici olduğunu anladığımız zaman.
Vaktiyle dünyanın sayılı tahıl ambarlarından biri olan ülkemizin şu anda dışarıdan ekmeklik buğday ithal etmek zorunda kalmasından çok utandığımız zaman.
Nüfus ve yüzölçümümüze göre, dünyada tarımdan en fazla para kazanan ve kazandığı paranın büyük kısmını (yemeyip) verimli ve faydalı işlere sermaye olarak yatıran ülke olduğumuz zaman.
Tarım sektöründe ve diğer bütün ticarî, sınaî (endüstriyel) faaliyetlerde İslamın ve bilgeliğin Fütüvvet ahlakı ile çalıştığımız zaman.
Kutsal ve aziz ekmeğin bir tanesini değil, bir dilimini değil, bir lokmasını değil, kırıntısını bile çöpe atmadığımız zaman.
Japonlar kadar yüksek ahlaklı ve karakterli, çalışkan, sabırlı, tahammüllü, tuttuğunu koparır olduğumuz zaman.
Japonlar gibi okullarımızın, WC’leri dâhil öğrenciler ve öğretmenler tarafından pırıl pırıl ışıl ışıl temizlendiği ve bundan gocunmadığımız, aksine iftihar ettiğimiz zaman.

İşte yukarıda saydığım 24 maddelik iyi, doğru, lüzumlu, faydalı şeyleri yaparsak tarımımız yükselir, krizlerimiz çözülür ve dünya birincisi oluruz.

Gerisi laf u güzaftır.

***

Solculara, Kemalistlere: Bazı konuları tartışmaya, müzakere etmeye başlamadan önce Ayasofyanın tekrar cami haline getirilmesi konusunda Müslüman halka (çoğunluğa) kesin söz ve garanti verin. Ondan sonra seviyeli şekilde tartışalım.

***

Egemenlik kayıtsız şartsız halkın olsaydı, Ayasofya camilikten çıkartılabilir miydi? Lafı eveleyip gevelemeden cevap veriniz lütfen.

***

Yalan söyleyen, halkı aldatan politikacı iyi bir politikacı değildir.

***

Parça bütünden büyük olamaz... Parça bütünle eşit olamaz... Parça bütünle özleştirilemez... Nakşîlik, Kadirîlik, Nurculuk bütünün kendisi değil, parçasıdır... Bunları anlayamayan kimseler olgun ve makul Müslüman değildir.

***

Meşrebini din haline getirenler yanılıyor.

***

İmana, İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı bozuk düzen ve sistemleri beğenenler dinden çıkar.

***

Bozuk düzen ve sistemlerin haram rantlarına aç kurtlar gibi saldıranlar mücahit değil, mücahit taslağı ve müsveddesi yarı mühtedilerdir.

***

Dini şahsî menfaatlerine ve ikballerine alet edenler mücahid değil, eşkıyadır.

***

Dine hizmet ediyoruz, edeceğiz diye saf ve cahil Müslümanların paralarını ve mallarını alanlar din hizmetkârı değildir, onlar azılı haydutlardır.

***

Bir hastaya: Hemen, saat geçirmeden, kaliteli, katışıksız, temiz çörek otu yağı al, sabah akşam birer çay kaşığı iç. Resulullah Efendimiz (Salât ve selam olsun ona), çörek otunun ölümden başka her hastalığa derde deva olduğunu bildirmiştir. Bu konuda sahih hadis vardır, tartışılmaz.

***

İstanbulun kirli havası seni zehirlemiş. Tavsiyem: Haftada bir Trakya ormanları, Kocaeli yarımadası ormanları, benzeri temiz havalı yerlere git, hiç olmazsa yedi günün birinde temiz ve sağlıklı hava teneffüs et. Bunu yapmazsan kirli hava seni yere serer.

***

Parkta simit yerken, onun onda birini küçük parçalara ayırıp aç serçelere ikram ettiğin için seni tebrik ediyorum. Bir simit parçasıyla kendine çok büyük iyilik etmişsin. Serçelerin Sahibi çok cömerttir, seni ödülsüz bırakmaz.

***

Boşuna odun gibi yaşama, hayatına bir mâna ver

***

Para kazanmak... Yemek içmek... Ev, yazlık, oto sahibi olmak... Güzel ve şık giyinmek... Gezip tozmak... Lüks, konfor, aşırı tüketim, israf... Hayattan, var olmadan anladığın bunlarsa sen bitik bir insan, içi boş bir Müslümansın.

***

İnternette islamî bir kuruluşun ofisinde Che Guevara’nın çerçeveli bir portresi yer alıyordu. Çok taaccüp ettim. Guevara ateist, Guevara terörist, Guevara çok zalim ve acımasız, Guevara bütün dinlere düşman, o Allaha ve Resulüne isyan etmiş biri... İslamî bir sivil toplum kuruluşunun mekânında o habisin resmi nasıl yer alabilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi